Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Kitap arka kapağı şu cümlelerle başlıyor: “12 Eylül’ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi… Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek… Birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın… Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, iki günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma.” Kitabın teması baya hareketli. Biraz kitabın konusu ve karakterlerden bahsetmek istiyorum. Ekmel Bey, emekli bir avukat. Günlüğüne ilginç ve dikkat çekici bir cümleyle giriş yapıyor. “Ölüm seninle bir anlaşma yapalım. Şu lanet olası defter dolduğunda bana gel.” Bu cümlelerle okuru şaşırtan Ekmel Bey, daha sonra kendi aile hayatından ve çocukluğundan bahsetmeye başlıyor. Çocukluk dönemi anne-baba çatışması olarak geçiyor. Mutsuz bir ailede yalnız hisseden bir çocuk olarak büyüyen Ekmel evleniyor. Ama mutlu aile hayatını kendi karısı ve kızıyla da yaşayamaz hale geliyor. Çocukluğunda yaşamış olduğu huzursuz aile ortamının tekrarını kendi kurduğu yuvasında da devam ettiriyor. İkincis günlüğün sahibi Derya. Günlüğüne yazdığı ilk sözleri gerçekten çok duygulu. “Bir kadın birdenbire günlük tutmaya başlamışsa, ya aşık olmuştur ya terkedilmiştir.” Bu yazdığı ilk cümle, hayatının neredeyse merkezine koyduğu hem dostu hem düşmanı olan Suzan’a ait bir cümle. Derya evin tek kızı. Küçük yaşta önce annesini kaybediyor, sonra dolaylı yollardan yaşarken babasını kaybediyor. Babası kendine yeni bir aile kurarken ilk eşinden olma oğlunu ve kızını derin bir yalnızlıkla babaannelerinin yanına bırakıyor. Derya’nın tek tutunacak dalı abisi oluyor. Tüm dünyası ve yaşama sevinci sadece abisi. Abisi de onun hem babası hem en yakın arkadaşı oluyor. İkisi arasında sağlam bir kardeşlik bağı bulunsa da bazı şeyler göze batıyor. Derya abisi konusunda epey takıntılı davranıyor. Kitap içeriğinde abisini anlatım tarzındaki içerlemeler ve beklentiler, ilişkilerinin aslında sağlıklı olmadığının sinyalini veriyor. Sonra hayatlarına mahalleden Suzan giriyor ve abisiyle büyük bir aşk yaşıyorlar. Derya da bu aşkın uzantısı haline geliyor. Kitap Ekmel ve Derya'nın karşılaşmasıyla daha derin bir hâle geliyor. Rastlantısal olarak aynı zamanda birbirlerinden habersiz günlük tuttukları için Ekmel Bey’in hikâyesini Derya’nın, Derya’nın hikâyesini ise Ekmel Bey’in günlüğünden okuyoruz. Derya, Ekmel Bey’e kendini Suzan olarak tanıtıyor. Bu yöntemle hem Suzan’ın hem de Suzan’ın gözünden Derya’nın hikâyesini anlamaya çalışıyoruz. Hikâye büyük ve çok etkileyici. Duygu geçişleri çok yerinde. Bazı duygular yoğun yaşanırken bazı duygular ise sonsuza kadar bastırılmaya çalışılıyor. Her bir karakter farklı bir hikâye ile bu duyguları hissettirebiliyor. Yumuşak tarafını, sevmediği bir özelliğini, yanlışlarını iç dünyalarında dile getirebiliyor. Kitabı çok severek okudum. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213,1bin okunma
··
167 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.