Gönderi

560 syf.
·
Puan vermedi
İnsanın karmaşıklığı en eski çağlardan bu yana süregelen bir durumdur. Bu karmaşıklığın boyutu her geçen gün elde edilen yeni bilgilerle daha iyi analiz edilir hale gelmiştir. Bu analizler sonucu insan daha anlaşılır hale gelmiştir. Gelmiş midir yoksa? Açıkça bana göre elde edilen her veri insanın kafasını daha da kurcalamakta ve insan daha karmaksik hale gelmektedir. Her bilgi her veri insan karmaşıklığına ekstra katkıda bulunuyor gibi. Varoluscularin dediği gibi insan kendini yaratmakta sanırım bu esere göre. İnsan kendini yeni bilgi ve veriler eşliğinde yine yeniden yaratmakta ve sekillendirmektedir. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum ama bence iyi bir şey değil. En azından hissiyatlarim o yönde. Kitap kurgulanmış duygu teorisi ile klasik görüşü karşı karşıya getiriyor. Klasik görüşe göre duygular doğuştan beri varlar. Öte yandan bu duyguların parmak izleri vardır. Mesela korktuğunuzda yüzünüzde farklı bir mimik durumu meydana gelir. Lakin toplum içinde korkmak ile kişinin yalnız başınayken korkmasi durumunda yüz mimiklerinin farklı olmasi muhtemeldir. Kurgulanmış duygu teorisi işte bize bunu öğretir. Kurgulanmış duygu teorisine göre her duygun belirgin bir parmak izi yoktur. Bircok araştırma yapılmış ve dernekler kullanılmıştir. Bu araştırmalar sonucunda ise bir duyguya ait parmak izinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Bunu bize kanıtlama yoluna gidilmiştir kitapta. Bir resme bakıyoruz ve bu resimdeki kişinin yüz ifadesinden içinde bulunduğu duygu durumunu tahmin ediyoruz. Olsa olsa bu duyguyu yaşıyordur diyoruz. Oysaki resmin geneli karşımızda çıktığında kişinin içinde bulunduğu duygu durumunun çok daha farklı olduğuna kanaat getiriyoruz. Acı ile tarif edilecek bir sima gorunumu sonraki sayfada heyecan ve mutluluğa tekabül ettiğine şahit olmaktayiz. Klasik görüşe göre belirli duygular evrenseldir. Dünyadaki tüm insanlar için geçerli bir durumdur bu. Kurgulanmış duygu teorisi ise duyguların doğuştan gelmediğini varsayar. Ve dolasiyla evrensel olmadığını iddia eder. Evrensel olması onlara verdiğimiz kavramlar ölçüsünde değer bulur. Birçok duyguya verdiğimiz ad o duyguyu tek bir kavrama indirger. Oysa ki farklı dil ve kültürlerde renklerin tonu gibi duyguların tonları da mevcuttur. Ve bu tonlara karşılık gelen kavramlar vardır. İşte bu kavramlarla duyguları ayırt ediyoruz ya da tanımlıyoruz. Dolayısıyla duyguları yaratıyoruz aynı zamanda. Beyin denen organ oldum olası merak edilen bir organ. Buyuk bölümü su olmasına rağmen onca nöron ve sinapsinin saniyeler içinde hatta saniye altında bir hızla çalışması demek zaten taktire sayan bir durum. Hele buna tinsellik de atfedildigi zaman gel de işin içinden çık. Eserde beynin çalışma prensiplerine de deginilmistir. Beyin yapımız önceki yaşam deneyimlerimizden oldukça etkilenen bir yapıdadır. Ve sanki kendisini tamamen deneyimlere göre şekillendiriyor. Yediği acı biberden dolayı midesi yanan bir insan düşünelim. Ve bu insanın ailesinde mide kanseri vakalarının olduğunu düşünelim. Beyin burda deneyimlere başvurarak kişiye sen de mide kanseri olabilirsin mesajıni vermekte aceleci davranabilir ve kişiyi kötü hale getirebilmektedir. Hal böyle iken deneyimlerimizin beynimizi etkilediğini bilmek önemlidir. Olası yaygara ve korkuya karşı. Bizi yanıltabilir çünkü çok büyük bir manipülasyoncudur kendisi. İnsan beyninin olumsuz düşünmeye de daha yatkın olduğu bilinmektedir. Dikkat dikkat baş düşman beyin olabilir. Severiz kendisini ama dikkat edelim yine de. Duyguların ve beyinle olan iletişimi noktasında kayda değer bir çalışma olduğu kesin eserin. Biraz tip bilgisiyle çok daha zevkli okunacağı kanaatindeyim. Eser oldukça anlaşılir bir dille yazılmış. İyi okumalar /Esenlikle
Beynimizin Parmak İzleri
Beynimizin Parmak İzleriLisa Feldman Barrett · Timaş Yayınları · 201987 okunma
·
202 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.