Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsan doğası
İnsan evladı dünyaya gelir, henüz bebektir ve annesine bağlı vaziyettedir. Öyle bir bağdır ki bu, kendi ile öteki (anne) arasındaki ayrımı yapamaz. İkisi de birdir onun için. Zaman içinde özne insan, annesinden ayrık, kendinde bir varlık olduğunu fark eder. Bunu fark etmesiyle birlikte anne bir öteki haline bürünür. Özneliğini kazanan insan bunun karşılığında yuvasından edilir. Buna benzer şekilde, homo sapiens, tür olarak doğadan ayrıksı bir yaşam formu olmayı talep etmiştir. Zamanında doğa ile bir olan, onunla kendisi arasına bir sınır çekmeyen bu tür, daha sonra tabiat anadan kopuk ve doğa üstü bir varlık olmaya, kendi ayrık köklerini inşa etmeye muktedir saymıştır kendisini. Ama elbette bu bir halüsinasyondan ibarettir. Bu kopuşun büyük bir bedeli yersiz ve yurtsuz kalma olacaktır. Köklerini yeni temellere bağlama çabasında, nevrotikleşecek ve bu haliyle homo sapiens değil homo demens gibi davranacaktır. İnsan denilen karmaşık sistemin bitmeyecek bir diyalektiğidir de aynı zamanda: Demens-Sapiens diyalektiği. Akılcılığıyla tonla karmaşık sistem inşa edecek, sonra yüce bir çılgınlıkla devrim yapacak, ya yakıp yıkacaktır ortalığı ya da başka bir şey inşa edecektir. "Eski paradigma paramparça, yenisi henüz oluşmadı." Böylelikle süreç içerisinde hakiki paradigmasını yitirmiştir insan türü. Edgar Morin yitik paradigmayı geri getirmeyi, sahici yuvamıza dönmeyi vaat ediyor bize: Kültür Doğadan ayrıksı değil, İnsan ise Hayvandan ayrıksı bir form değildir. Kültüre, karmaşıklığa, geleneklerimize, yönetim biçimlerimize, davranışlarımıza ve biyolojimizin ötesine uzanan bir çok farklı şeye doğada rastlarız. Bize has olarak düşündüğümüz şeylerin kökeni, kendisinden gelmiş olduğumuz doğadadır. Morin uzun uzun açar ve gösterir bize bu realiteyi. "Fizyolojimizi, anatomimizi primatlardan 'miras aldığımız' fikrine alıştık; aynısının toplumsal yapımız için geçerli olduğu fikrine de alışmalıyız." Tür-birey-toplum gibi birbirini besleyen kavramları, insan doğasını, insan beyni ile geliştirilen kültürü ve kültürün geri beslediği insan beynini, çok merkezliliği, çelişkili olanın tamamlayıcılığını, toplum düzeninin temelinde yatan düzensizliği, çeşitliliği ve o çeşitliliğin birliğini… ve son tahlilde karmaşık bir sistem olan insan doğasını bizlere aktarmaya çalışır Edgar Morin. Henüz anlaşılmayan çok şey vardır, ama zaman içinde anlamadığımız pek çok noktayı aydınlattık, ve aydınlatmaya da devam edeceğizdir. "Bugün bizim de toplum öncesi bir çağda bulunduğumuzu ve tarihli toplumların hayata tutunabilen sistemler değil de olumsal biçimde ortaya çıkmış ucube taslaklar olduğunu düşünemez miyiz? Tarihi, canlılık öncesi dönemin toplumsal izdüşümü gibi, bir denemeler ve yanılmalar periyodu olarak kavrayamaz mıyız? Homo sapiens henüz gün yüzü görmemiş aşırı karmaşık bir toplumun genetik ve beyinsel vaadini, imkânını taşıyor." Ve son olarak insanlığın bir sonraki doğuşunun hayalini ve umudunu görüyoruz Morin'in Yitik Paradigma'sında. Günün sonunda ise bizi bekleyen başka bir türden evrimdir: İnsan türü aşırı karmaşık bir sistem olmaya kabil bir türdür. Toplum olarak, tıpkı beyin gibi, tek merkezli değil, çok merkezli; hataya, değişime ve farklı seslere tahammüllü; herkesin yaratıcı katılımından beslenen; hiyerarşi düzeyi düşük, örgütleyici, icatçı; evrimsel imkânlarını, zorlamaları azaltarak artıran bir aşamaya geçmeyi hayal edemez miyiz? Scienca Nuova'nın, yani yeni ve kompleks bir bilimin ilk mimarlarından, Yitik Paradigma'nın yazarı, Fransız sosyolog Edgar Morin.
Yitik Paradigma: İnsan Doğası
Yitik Paradigma: İnsan DoğasıEdgar Morin · İş Bankası Kültür Yayınları · 202269 okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.