Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Kafka'nın Öncüsü
Hesse ve Kafka’ya ilham kaynağı olmuş Robert Walser ve onun kafası karışık eseri Tanner Kardeşler’den ( Can Yayınları, çeviren: Cemal Ener ) bahsetmek istiyorum size. Yaşadığı dönemde birçok yazarı etkilemesine rağmen ölümünden sonra halk tarafından keşfedilmeye başlanmış, bir dönem kendisine şizofren teşhisi konmuş, gaipten sesler duyduğunu kabul edip akıl hastanesinde bir süre yatmış, kara kalemle, ufacık yazılarıyla defterleri doldurduğu eserlerinden bazıları ölümünden sonra yakınlarının titiz çabalarıyla yayıma kavuşmuş, her yönden tanınmayı hak eden bir edebiyatçı Walser. Tanner Kardeşler’i okuduktan sonra bu yazar hakkında belirsiz düşünceler edinmeye başladım. Belirli bir tanıma zor sığan yazarlardan Walser. Gösterişsiz dünyalara her yönden bakarak ruhsal destanlar peşinde koşan bir yazar. Net düşüncelere sahip insanların sıkıştırdığı, “anlam yükleme” çabasını verdikleri belirsiz insanlara kalkan olmayı hedef edinmiş, Walter Benjamin’in deyişiyle “tarifi güç bir aldırmazlığın dikkat çektiği” kuşkucu ve bu kuşkuculuğu sonlandırmayan bir yazar. Karakterini kasvetli bir yolda bırakır, belirsiz dünyanın ortasına amaçsızca salar. Kafka’nın neden başucu yazarlarından biri olduğunu anlayabilirsiniz. Schiller’in bir karakterinin “dünyada başarılı olabileceğim düşüncesi beni dehşete düşürüyor!” deyişiyle yazarımızı tanımlar Walter Benjamin. Bu hissiyat Walser’ı epey sarmalamış olmalı. Başarı netlik gerektirir, tanımlama gerektirir; oysa yazarımız dünyadan tiksinir, onun içinde olan kuşkuculuğu reddeden şeylerden de. Yarı otobiyografik bir eser olan Tanner Kardeşler tam bu felsefe üzerine kurulmuştur. Baş karakterimiz Simon, okuru sinir eden bir aldırmazlığa sahiptir; ama zaten görmekte zorlandığımız pırıltı da buradadır. Aylaklıkta çığır açmış, girdiği işlerde tutunamayan, amaçsız amaçsız ortalıkta dolaşan Simon, kendini “tüm insanlık içinde en işe yaramazı” olarak görür. Fakat bu onun için sorun değildir, o kendisi böyle olmayı tercih etmiştir. Bir hedefi yoktur, anı yaşamak dışında hiçbir şeyi önemsemez. Bütün roman boyunca bir ressam, bir öğretmen ve bir doktor olan üç kardeşi ve tanıştığı insanlar arasında mekik dokur durur; ama sanki hiçbir şey onu etkileyemez gibidir. Kardeşlerinden biri kendisine çeki düzen vermesi için nutuk attığında, “uzaklara bakmak bu kadar mutluluk vericiyken, bu kadar güzel bir günde neden bu kadar kaygılısın,” cevabıyla asla düzene girmeyeceğini de bir bakıma anlatmış olur. Dünya işleri gönlünde olmadığı için ona göre her insan aynıdır da: “Ama ben her insanı edebi ve edepsizliği içinde ilginç ve sevimli bulan biriyim.” Simon bazı şeylerin ulaşılamaz olduğunun bilincindedir. Onu istese de istemese de. Kafka’nın bir romanında atanan memur K. İle karşılaşsa büyük ihtimal şöyle düşünür: “Sen bütün çabalamanla Şato’ya ulaşamıyorsun, ben ulaşmak bile istemiyorum. İkimizin arasındaki fark, ben kendimi bunun için kendimi yiyip bitirmeyecek kadar bu yeryüzünü anladım.” Kimbilir belki Kafka, Walser’dan etkilenerek onun tersi durumundaki K. karakterini yaratmıştır: “Bana ‘ömür boyu iş’ lafıyla ve bunun ardına gizlenmiş küstahlıklarla geldikleri zaman öfkeden kuduruyorum. Ben insan kalmak istiyorum. Ben tehlikeli olanı seviyorum, anlaşılmazlığı, belirsizliği ve denetlenemezliği!” Küçük, gösterişsiz, amaçsız bir yaşam süren Simon’a bir okur olarak nasıl yaklaşacağız? Walser’ın önümüze koyduğu en büyük problem bu. Çabalamayan, bir savaş vermeyen ve bu yüzden başına gelecek her şeyi hak eden bir serseri mi yoksa bunca kaos içeren bir dünyada saf enerjisini dünya işlerinden arındırmış bir ruh şövalyesi mi?
Tanner Kardeşler
Tanner KardeşlerRobert Walser · Can Yayınları · 201187 okunma
·
171 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.