Ve böylece Kurt Wallander serisini (son bölümü epey geç okuyarak) tamamladım. Mankell'in 9 kitap yazıp 10 sene sonra bir kez daha yazmaya kalkışmasına, buna heyecan duymasına ve Wallander için uygun bir kader çizmesine saygı duyuyorum ama bunu yeterince iyi yaptığını düşünmüyorum. Üç parçada zar zor bitirebildiğim bir roman oldu Huzursuz Adam. Zira romanın "vakası" Wallander takipçileri için fazla sıradan ve şişirilmişti. İnançlı bir sosyalist olarak Mankell'in bir apolitik olan baş kahramanına hanyayı konyayı göstermesi iyi bir fikirdi ama keşke o fikrin içi vasatın üzerinde doldurulabilseydi.
Kurt Wallander'i özleyeceğim. Bu seriyi heyecanlı polisiye maceralar okumak için tamamlamadım. Belki ilk kitap için bu böyle olmuş olabilir ama gerisi Wallander'in kişiliğime çok yakın özelliklere sahip olduğunu keşfetmemle geldi. Martin Beck serisinde de sona geldim ama Beck'le aynı özdeşliği kuramadım. Asla o kadar soğuk nevale olamam. Kurt Wallander ise geçmişi, mantık yürütme şekli, korkuları, yalnızlığı ve özgür düşünceli sakin haliyle kendime bir ayna gibiydi.