Aslında sevgilerin büyük çoğunluğu böyledir. Sadece aşk değil bütün ilişki türlerinde kendimizi severiz. Karşılıksız hiçbir sevgi yoktur. Anne-baba sevgisi de dahil. Çocuklarımızda kendimizi gördüğümüz için onları severiz. Özellikle çocuk, annesinin bir parçası olduğu için anneler çocuklarına aşırı düşkündür, der Freud. Yani bir anne kendi elini, kolunu, gözünü gördüğü gibi görür çocuğunu. Gözü gibi sevmeleri bundan gelir. Karşılıksız aşkta da durum bundan ibarettir. Aşık olduğumuz kişinin bizi sevmemesi bizi ona karşı tutkulu bir hale getirir. Sebep ortadadır: Ben nasıl sevilmem. Ve birçok karşılıksız aşk, karşılığını bulduğunda sona erer. Bunun sebebi de yine narsistik duygulardır. Hedefimize ulaşıp sevilmişizdir ve o tutkulu aşk bitmiştir.
Freud kişinin herhangi bir şeyi sevmesini narsisizmle eş tutar. Fromm katılmaz bu görüşe. Fromm, Freud'a göre daha insancıldır ve sevginin bir erdem oldugunu savunur tıpkı doğruluk ve cesaret gibi. Fromm sevgi kelebeğidir, Freud tam tersi. Fromm kişinin kendini sevmesini bencillik olarak görürken, Freud ise bunun doğal olduğunu savunur. Ben de Freud'dan yanayım. Kişi neyi severse sevsin kendisini sever, kendi için sever.;)