Sigmund Freud'un altı çocuğundan sonuncusudur Anna Freud. Ve babasının kurmuş olduğu psikanalize küçüklükten itibaren ilgi duymuş, babasının yolundan kendi fikirleriyle "çocuk psikanalizinde" ilerlemiştir.
Şöhret, ün kavramlarına uzak olduğu için kendi hayatını göz önünde yaşamak istememiştir. Belki de bu yüzden psikanalize birçok katkısı olduğu halde onu hâlâ tanımayan birçok kişi var. Neler yapmış peki, bir bakalım kısaca:
Hampstead Kliniği'nin kurucusu, klasik olmuş eserlerin ve sayısız makalenin yazarı, önemli bir çocuk analisti aynı zamanda birçok analistin eğitimcisidir. Anladığım kadarıyla kendini işine adamış ve işini tutkuyla yapan birisi. Ve bu sayede birçok çocuğun, ailenin hayatında da güzel izler bırakmış. Hitler döneminde ailesi olmayan çocukların bakımını kendi kurumunda üstlenmiş. İmkanı yeterli olmayan ailelere yardımlar yapmış.
Bu güzel işlerin dışında kendi özel hayatına baktığımızda hiç evlenmemiş, hatta erkeklerden uzak bir hayatı olmuş. Anneliği kendi içinde yaşatmayı seçmiş. Erkeklere karşı olan bu tutumunda babasıyla olan ilişkisi önemli rol oynuyor. Okudukça Oedipus kompleksine tanık olacaksınız.
Her ne kadar kitap, Anna Freud'un biyografisi niteliğini taşısa da Sigmund Freud'la ilgili farklı yönlere de tanık oluyorsunuz. Bu açıdan da çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Kitap gerçekten etkileyici ve ilginçti benim için. İlgililere tavsiye edilir. Keyifli olsun...