Orhan Kemal’in dönemin köy yaşantısı ve cumhuriyete geçişle birlikte bitirilmek istenen fakat bir türlü bitmeyen toprak ağalı sisteminin acıklı öyküsünü okurken, kadına yüklenen anlamlardan ve yazarın kadını betimleme ve öyküleme tarzından çok rahatsız oldum. Namus ve ar kavramlarının hem erkek hem kadın üzerinden irdelendiği roman, kadını cinsel bir meta olarak göstermekte olup, edepsiz bir üslupla kadını ve yanısıra erkeğin seviyesini oldukça düşürmekte.
Dönemin siyasi çekişmelerine de değinilen romanda, o dönem ezilen, hakkını ve emeğini ağaların inisiyatifine bırakmak zorunda kalan köylünün çaresizliğini de görmekteyiz.
Üslup ve kadını betimleme şekli beni ne kadar rahatsız ettiyse de dönemin sosyo-kültürel ve toplumsal gerçekliğini yansıtmada da bir o kadar
takdire şayan.