"...Bir an yalnız kaldım. Ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz'in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak benim için artık yakalanmak, hapsolmak, nefyolmak, düşündüklerimi yapmaktan men edilmek, hepsi ölmekle müsavi idi..."
Falih Rıfkı Atay, s. 117
Atatürk ve Padişah Vahidüddin'in arasında geçen durum her zaman tarih açısından spekülatif bir tartışma konusu olmuştur. Atatürk, daha veliahtlığından, beraber Almanya gezisine gidişlerinden, Yıldız Sarayı'ndaki son ziyaretindeki havanın ağırlığından tutundan da -Galata rıhtımından 16 Mayıs 1919 günü hareket eden Bandırma vapuruna binene kadar geçen bütün diyalogları muntazam bir biçimde kendi cephesinden Falih Rıfkı Atay'a anlatarak tarihe not düşmüş.
Bir milletin makus talihini değiştiren Mustafa Kemal Atatürk, bütün olumsuzluklara, şartların ağırlığına ve önüne defaatle örülen duvarları rağmen bu engelleri nasıl aştığını da tek tek sırasıyla anlatıyor, bu nadide eserde.
Bu milletin bir ferdi olarak okurken feyz aldım, gurur duydum. Başta Türk milletinin her bir ferdinin ve bütün hegomon güçler karşısında ezilen dünya halklarının okumasında mutlaka faydaları olacaktır.
Her zaman dediğim üzere okuyup okumamak tamamen sizin kendi keyfiyetinize kalmış bir durum.
İyi okumalar.