Ortaokulda okumamız için aldırılan bir kitaptı Ballı Çörek Kafeteryası. O zamanlar okuyamamışım, nedenini hatırlayamıyorum. Geçen günlerde kitaplığımı düzenlerken gözüme takıldı. 5 yıl önce okunmuş olması gereken, ama hala rafında pırıl pırıl duran kitabı o an elime alıp okumaya başladım. Daha önce Zeynep Cemali'nin Ankara'lı kitabını okumuştum. Çok detay hatırlayamasam da her aklıma geldiğinde bende güzel hisler uyandırır.
Ballı Çörek Kafeteryası öğrendiğime göre yazarın en çok baskı yapan kitabıymış. Hatta İtalyanca'ya da çevrilmiş, yanlış hatırlamıyorsam tabi.
Kitapta annesi öldükten sonra babası ve teyzesiyle annesinin hayalini gerçekleştirip ballıçörek kafeteryası'nı açan Sıla'nın hikayesini görüyoruz. Ama her bölümde Sıla'nın hayatına girmiş insanların hikayelerini de görüyoruz kendi ağızlarından. Ben kitabın bu çok ağızlılığını sevdim aslında, (doğru bir tabir mi kullanıyorum bilmiyorum ama) ama hikayenin dağıldığını düşünenlerin de olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle herkesin çok seveceğinden %100 emin olmasam da okuyanı pişman etmeyeceğine inanıyorum.