Destanların dili Yunanların, Troya'daki donanmalarını korumak için yaptıkları duvarı ya da Polyphemos'un mağarasını gerçekçi biçimde betimlerken görüldüğü üzere, sözcük ve deyiş açısından çok zengindir. Odysseia'da Homeros gemi mimarisine özgü sözcük dağarını ne kadar iyi bildiğini gösterir Odysseus'un nympha Kalypso'yu terk etmesini sağlayacak salı nasıl yaptığını anlatmak için o sözcük dağarından yararlanır. Bu gerçekçilik yiğitlerin dünyasını insanlarınkine yakınlaştırmasının yanı sıra, nesneleri çoğunlukla kendi öyküleri olan (Odysseus'un tolgasını ona Meriones vermiştir, Meriones de babasından almıştır tolgayı) apayrı kahramanlara dönüştürür. Hatta nesneler oynanan oyunda da belirleyici bir rol üstlenirler: Odysseia'nın sonunda, Penolope'yle Odysseus'un köklü bir zeytin ağacından yontulmuş yatağı karıyla kocanın birbirini tanımasını sağlayan en son göstergedir, bir tek onlar bilir yatağın öyle yapıldığını.