Namaz; fâni olan insanla bâki olan Allahu Zülcelâl arasında bir bağdır.
~ Namaz, bir zerrelik damlayla, bitmez tükenmez deryanın buluşma zamanı ve yeridir.
~ Namaz, kaynayıp coşan bir hazinenin anahtarıdır.
~ Namaz, şu fâni insanoğlunun, bu daracık kara parçasından uçup kâinatı kuşatan İlâhî kudretin sahasına süzülüşüdür.
~ Namaz, kızgın çöl güneşinin altındaki serin bir ağaç gölgesidir.
~ Namaz, üzgün ve yorgun gönüllerin şefkatli bir el (İlâhî kudret) tarafından okşanışıdır.
Bunun içindir Resûl-i Kibriya, zorluklarla karşılaştığı anlarda "Bizi ona (namaza) çağır ya Bilâl!" derdi. İşinin çok olduğu zamanlarda, gönlünü İlâhî haşyetin derinliklerine bırakmak için namaz kılardı.