Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

752 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
752 sayfalık bir sayıklama..Yaşamayı deneme denemesi..
Carlos Fuentes’e şu cümleyi kurduran kitaptan bahsediyoruz: "İngilizce nesirde Ulysses neyse İspanyolca nesirde Seksek odur.” Hak ettiği biçimde anlatması epeyce zor bir kitap. Naçizane, bir deneme benimki. Seksek, eski adıyla Rayuela..155 bölümlük, 752 sayfalık bu dev romanın ilk 56 bölümü, asıl roman. Yazar, ilk 56 bölümü okuduktan sonra gerisinin çizilip atılabileceğini söyler. Ona göre romanın anlaşılabilmesi için diğeri kalanının okunması çok da gerekli değildir. “Kaç kez sordum kendi kendime, bütün bunlar sadece edebiyat mı diye, çözümsüz denklemlerin ve onları kuranların arasında yanlışa doğru koşarak gittiğimiz bir zamanda. Ama bir yandan da sormadan edemiyorum, alışılagelmişin öte yakasında ne var?” Alışılagelmişin ötesine, evetle hayır arasına kaç belki sığdığına bakmaya çalışan birinin gerekli değil dediği bölümlere bakalım. Ama eğer kitabın hemen başındaki yönergeye uyarak, bölümler arasında sekerek okursanız, bu oyuna katılırsanız, eksik kalan parçaları yerine oturtma, yarım kalan konuşmaları ya da düşüncelerin buharlaşınca nereye gittiğini görme, Morelli’nin edebiyat üzerine düşüncelerinin Cortazar’ın zihnine doluşan bölümlerinden nasiplenme şansı yakalarsınız. Ve dahi, okuduğunuz şeyin safi bir roman olmadığını, felsefe, antoloji, şiir, ve okunup okunabilecek en uzun sayıklama olduğunu fark edersiniz. — Hemen başa dönüp, bu kitapla Ulysses arasında kurulan kardeşliğe bakmak isterim. Her iki kitap da edebi birer metin olarak dünyanın en güçlü eserleri arasında sayılır. Ki, bu kitabın içinde de Ulysses’e göndermeler vardır. Cortazar muazzam bir diyalog zinciri kurar, karakterlerin konuşmaları arasına entellektüel göndermeler, Paris, jazz, aşk, edebiyat, varoluş sancıları, sayıklamalar, gurbet acısı ve yabancılık hissi, aradığını bulamamalar, bulduğundan vazgeçememeler eker. Bir okurun tüm bu ekilenleri hasat etmesi mümkün müdür bilmiyorum. (Heceleri ekiyorsun çünkü yıldız biçiyorsun.) Bir yıldız biçicinin kaleminin ucundan dökülenleri toplamak o kadar da kolay olmuyor. Konuşmalar yarım kalmış hissi verir, düşünceler askıda.. Karakterler, hayatın anlamına ya da anlamsızlığına dair bulanık yanıtlar verirler. Çünkü kime göre anlam, kimin gerçekliği diye sormaktan kendilerini alamazlar. Absürtlük, okuru sayfanın başından çekip alır, farklı bir gerçekliğin içinde konumlandırmaya çalışır. Ve bir de Cortazar’ın man(yak)tığı normal insanlardan farklı işlediği içindir ki, zor bir okuma olduğu söylenebilir. Bu deneysel metnin okunmasındaki bir başka zorluk da karakterin dünyasına çöken melankolik sisi aralamanın pek mümkün olmaması. — Peki ne anlatır bu roman? Kitabın tanıtımında şöyle demişler; "...gerçekliğin dayattığı saçmalığın içinde biçimlenen bir dünyada amaçları sekseğin son halkası gökyüzüne ulaşmak olan bir grup insanın hikayesidir.” “Öykülere takılıp kalıyorsun, sözcüklere sarılıp duruyorsun.” Bu bir grup insanın nesneleri, aşkı, dünyayı anlamak için müzikten -bilhassa jazzdan- edebiyattan konuştukları bir kulübün sohbetlerine konuk oluruz uzun zaman. Yırtılıp aralanmış, dikiş atılıp bırakılmış, çoğu zaman ucu bir yere sıkı sıkı bağlanmamış bu sohbetler Paris’teki türlü yoksunlukların ortasında açmaya çalıştıkları entellektüel bir pencereye benzetilebilir. Her ne kadar bu insanların metindeki basamaklardan çıkarken bıraktıkları ayak seslerine dönüp baksak da, asıl derdimiz anti-kahramanımız Horacio Oliveira’dır. Onun Paris’te gurbetin rüzgarında kalıp tutulan yerlerinden gelen çatırdamalar, asıl kulağımıza dolan. Bizim edebiyatımızda Doğu-Batı arasında sıkışan karakterler gibi, Horacio da Latin Amerika ve Avrupa arasında, ya da daha da kişilikli gelecekse, Arjantin-Paris arasında sıkışmış bir karakter; Paris’in mükemmelliğiyle göçmenliğin tuhaflığı arasında, La Maga'ya olan aşkıyla kendi ben merkezciliği arasında, sahip olduklarıyla olamadıkları arasında, insan ilişkilerinin karmaşasıyla kendi zihnindeki muazzam karmaşa arasında sıkışmış. Varoluş sancılarıyla aşkın sancıları aynı derin kapta karışmış, birbirinden ayırt edilemez hale gelmiş Horacio için. Aşkı bir varoluş töreni gibi tanımlıyor o. Varlıkların birbirine kendini verdiği, birbirlerinin içine girmeye çalıştığı..Ama bir soru, dönüp duran aklında :”.. insan kendisine sahip olamadan bir başkasına sahip olamazdı ve gerçekte de varlığına sahip olan kim vardı sözün gerçek anlamında?” Yaşamı anlamak için, neden yaşadığını anlatmadan ölmek istemediği için kendince metotları var Horacio’nun. Hayali çözümler biliminden yardım alıyor. Zamanı öpe okşaya kurcalamaktan serseme dönmüş bir halde kalana dek ayrıntılarda geziniyor. Yaşam bir başka şeyin, ulaşamadığı ama oracıkta, atılsa bir sıçrayışta elinin altında bulacağı bir şeylerin yorumu gibi sanki..Ama sıçrayamıyor. Sadece yorumluyor. Ol sebep, onunki bu dünyada var olmaktan çok, bir türlü yerleşik yaşama geçemeyen göçebe ruhunun sözcüklerden kurulmuş bir hamakta yayılıp sallanmaya benziyor. Bakınız Aylak Adam: “Dünyada hepimiz sallantılı korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz.” Ama yine de işte, “Yaşamayı denemeli.” (Paul Valéry) Yazarın zorunlu olmayan bölümlerden birinde Morelli’den alıntıladığı şu cümleyi roman boyunca düşünüyorsunuz sonra. “Bizlerin ilgisini çeken romandır, kişilikleri düzenli durumlar içerisine yerleştiren roman değil, durumları kişilik içlerine yayıp seren romandır.” bir roman okuyorsunuz. Cortazar öyle güçlü çiziyor ki onun hatlarını, ve siz 752 sayfa boyunca onun karışık aklının içinde dönüp durmaktan öyle yorgun düşüyorsunuz ki, Horacio gittikçe daha gerçek görünüyor gözünüze, Cortazar gittikçe daha saydam.. Lezzetli, nefis bir metin, ama tadını almak için buzdolabında unuttuğunuz balı kaşığa akıtmak için verilen çabayı ve sabrı bekler okurundan. Bekler, çünkü hakkıdır.
Seksek
SeksekJulio Cortazar · Can Yayınları · 2022436 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.762 görüntüleme
Nilgün okurunun profil resmi
Sanırım- sanırım değil mutlaka- edebiyat bir delirme halidir. Dehalık ile delilik arasında gidip gelen zihnin kağıda döktüğü, anlaşılıp anlaşılmama ekseninde yazarın düş dünyasını gözler önüne serdiği gerçekimsi kurmaca, kurmacamsı bir gerçek evren. Okuru zorlayan, zorlayacak anlatıların da bir okuma zamanı var. Açıkçası ben, beni çok zorlayacak kitaplardan bu dönemde uzak duruyorum. Kendi adıma daha kolay alımlanan kitaplara yöneliyorum. Zihin öyle yüklü ki onu zorlayacak başka bir zihnin sekseklerinden uzak duruyorum. Değerlendirme yazınız her zamanki gibi derinlikli ve felsefi. Teşekkürler.
Emel Keleş okurunun profil resmi
Bu nefis ifade ediş biçiminden payıma biraz düştüğü için ben teşekkür ederim Nilgün ❤️. Bu benim bir yıldır rafta beklettiğim bir kitap. Bence de her kitabın zamanı var. Zamanı geldiğinde keyifle oku dilerim.
elif burçak can okurunun profil resmi
Bu kitap benimde okumayı düşündüğüm kitaplar arasında. Ama bu kadar iyi bir inceleme yazacağımı zannetmem .elinize sağlık
Emel Keleş okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Elif. Umarım keyifle okursun. En önemli kısmı orası bence. Ardından yazılanlar gölgede kalıyor 🌸
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.