Arka planda 2.Dünya Savaşı’nın ve İngiltere- İrlanda siyasi durumunu hissederken Frank’in ailesinin, kendinin ve çevresinin yaşayış şekline tanıklık ediyoruz. İstismar denilince aklımıza sadece fiziksel gelmemesi gerektiğini, her türlüsünün vahşet olduğunu anlatıyor kitap bize. Bundan daha acı olan bir şey varsa da yazarın kendi hayatını anlatıyor olması. Her bir satırda Allahım bu kadar sefalet, cehalet olamaz, olmamalı diyorsunuz. Özellikle babasının kendi çocuklarını bu sefaletin içine nasıl umursamadan itebildiğine sinir oluyorsunuz.
Yazarın cümleleri kısa ve net. Lafı dolandırmadan maruz kaldığı hayatı o kadar normalmiş gibi anlatıyor ki onun adına kahroluyorsunuz. Evinin ve üstünün kokusu burnunuza geliyor, açlığını iliklerinizde
hissediyorsunuz. Bir de din olgusunun hayatının her yerine sinmiş olması da hayatını hep bir ikilemde geçirmesine sebep oluyor. Sadece onun değil tüm çevresi için aynı şeyi gözlemliyoruz. Kısacası bir çocuğun gözünden hayatının nasıl değersizleştirildiği çarpıcı bir şekilde ele alınmış. Mutlaka okunmalı.