Bir Eyüp Sultan romanı..
Divan Edebiyatını sevdiren adam olarak tanınan çağdaş yazarlarımızdan İskender Pala, 2014 yılında yayımlanan 'Mihmandar' isimli romanında, kutlu zamanlarda Nebî'nin mihmândarı, ahir zamanda ise İstanbul'un mihmânı olan Ebu Eyyûb el- Ensarî'nin Medine'den İstanbul'a uzanan hikayesini ele almıştır. Kitap, gerçek bir Hak dostu ve fedakâr bir hakikat yolcusu olan Ebu Eyyûb üzerinden, günümüz insanının gönlünde peygamber sevgisini ve hakikat aşkını yeniden canlandırmak amacıyla yazılmıştır. İskender Pala bu kitabıyla Peygamberimizin “Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz" hadisine istinaden, o en parlak yıldızlardan birinin ışığını çağımıza ulaştırmıştır.
İlk doğan evladına nispetle Ebu Eyyûb ve Medineli olması hasebiyle de el Ensarî künyesiyle tanınmış olsa da Ebu Eyyûb el- Ensarî''nin asıl ismi Halid bin Zeyd 'dir. Mekke'nin fethinden önce müslüman olmuş, akabe görüşmelerinde bulunmuştur.
Hicretten sonra Peygamber Efendimizi 7 ay evinde misafir etme şerefine nail olduğu için kendisine mihmandâr-ı Nebî lakabı verilmiştir. Farsça bir kelime olan mihmandâr “misafiri en güzel şekilde ağırlayan kimse” anlamına gelmektedir.
Ebu Eyyûb el- Ensarî'nin Peygamberimize olan hizmeti, hürmeti ve sevgisi o kadar büyüktü ki onun vefatından sonra da
“İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesine mazhar olabilmek için, seksen yaşından sonra, Emevî halifesi Muaviye döneminde düzenlenen İstanbul kuşatmasına katılmış ve ilerleyen yaşına, alışkın olmadığı sert hava koşullarına ve zorlu sefer şartlarına rağmen çok büyük kahramanlıklar göstermiştir. Kuşatma devam ederken hastalanarak 669 yılında vefat etmiştir. Cenaze namazını Yezîd bin Muâviye'nin kıldırdığı Ebu Eyyûb, vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine defnedilmiştir. O, efendimize öyle güzel hizmet etmiştir ki , peygamber duasının bereketiyle Allah (cc) da , son seferi esnasında Hamed'i, İstanbul'un fethine kadar gayr-ı müslim bir aileyi, fetihten sonra da nice hükümdarı kendisine hizmetkar kılmış, onu gönüllere sultan etmiştir. Medfun olduğu İstanbul şehri ise gönüllere başkent olmuştur. Zira eskilerin ifadesiyle makamın şerefi, orada oturandan gelir.
Tarihî roman tarzında yazdığı kitabında İskender Pala, tarihî gerçeklere azami sadakat göstermekle birlikte hikayeyi kurguyla zenginleştirmiştir. İstanbul'un fethinin 1453 yılına kadar gecikmesine sebep olduğu söylenen ve rum ateşi olarak bilinen Bizans silahının mucidi Kallinikos'un eşi ve kızı olarak geçen Oxy ve Genna karakterlerinin kurgu olduğu belirtilmiştir. Yazarın bu karakterler için seçtiği isimler, kurguyla gerçeğin ne kadar ustaca birleştirildiğini göstermesi açısından manidardır.
İskender Pala bu kitabında modern romanlarda sıkça kullanılan çoklu anlatıcı tekniğini kullanmıştır. Her bölümü farklı bir karakterin dilinden anlatmış ve bölüm sonunda onlar hakkında bilgi vererek onları tanıtmıştır. Bu teknik, okuyucu açısından bazen hikayeyi takip etmeyi zorlaştırsa da, olayların farklı bakış açılarıyla anlatılması hem duygu geçişinin daha kuvvetli olmasına vesile olmuş hem de daha objektif bir anlatım sağlamıştır.
Yirmi ana bölüm ve bir de son bölümden oluşan kitapta her bölümün başına, o bölümün içeriği ile alakalı kısa bir cümlenin ve bir resmin konulması kitaba renk katmıştır. Ayrıca romanda geçen tüm mekânların o dönemlerdeki isimleriyle anılması da kitapla ilgili güzel bir ayrıntıdır.
İskender Pala, Peygamberimizden 150'den fazla hadis rivayeti bulunan Ebu Eyyûb el Ensarî'nin 40 hadisini seçerek hikayenin içerisine ustaca yerleştirmiştir. Bu durum, İslam literatüründeki 40 hadis geleneğinin hoş bir yansıması olmuştur.
Gönülleri titretecek, zaman zaman gözleri yaşartacak cümlelerle dolu
"Mihmandâr" kitabı, eşsiz edebî üslubuyla okuyucuyu, etkileyici ve nefes kesen bir seyahate davet ediyor.
Mihmandar
