Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Siz hiç yaptığının suç olduğunu kabul eden bir tecavüzcü gördünüz mü?
Almanya’da arabamı yanına park ettiğim mezarlığın duvarını görünce bir şey dikkatimi çekmişti. Duvarın taşlarına çakılmış kibrit kutusu büyüklüğünde küçük binlerce taş vardı ve her birinin üzerinde bir isim yazılıydı. Mezarlığın etrafını tamamen dolaşmış ve gerçekten duvar taşlarının üzerinde binlerce isim görmüştüm. Mezarlığın girişinde de bir anıt vardı ve duvarların iç ve dış kısmına sığdırılamayan diğer isimlerin de bu anıta yazıldığını okudum. Dehşet verici bir manzaraydı. Mezarlığın ortasında siyah topraktan bir tepe vardı. Burası da Yahudilere ait tespit edilmiş toplu bir mezardı. Bu manzara karşısında ürpermiştim. Hâlâ da mümkün olduğunca o bölgeye gitmemeye çalışırım. Fakat insanı dehşete düşüren bu tarihi kalıntılardan çok kaçamazsınız. Çünkü Almanya’nın hemen hemen her yerinde kaldırım taşlarının üzerinde de yazılı isimlerle karşılaşırsınız. Üzerine basıp geçtiğimiz bu isimlerin sahipleri 20. Yüzyılın en vahşi soykırımlarından birinde katledildiler. Bir Alman Yahudisi olan siyaset bilimci ve akademisyen
Hannah Arendt
Hannah Arendt
bu kitabında Yahudi soykırımı suçlularının yargılandığı Kudüs ‘te kurulan mahkemedeki gözlemlerini aktarır. “Karl Adolf EICHMANN ile Maria'nın oğlu olan Otto Adolf, 11 Mayıs 1960'ta Buenos Aires'in kenar mahallelerinden birinde yakalandı ve dokuz gün sonra İsrail'e getirildi. 11 Nisan 1961'de Kudüs Bölge Mahkemesi'ne çıkarıldı ve on beş ayrı iddiayla suçlandı: "Başkalarıyla birlikte", Nazi rejiminin başından sonuna kadar ve özellikle de II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi halkına karşı suçlar, insanlığa karşı suçlar işlemişti. 1950 tarihli "Nazi ve Nazi İşbirlikçileri (Ceza) Yasası"na göre, "bu suçlardan herhangi birini İşleyen kişi... ölüm cezasına çarptırılır"dı. Bu yasaya göre yargılanan Eichmann her suçlamayı şöyle reddediyordu: "Bu iddianame bakımından suçsuzum.” Eichmannın görevi Yahudileri ve çingeneleri Almanya’nın dışında kamplara yerleştirmek ve imha edilmelerine gereken ortamı hazırlamaktır. Fakat tüm celselerde Eichmann ısrarla bir tane bile Yahudiyi öldürmediğini söyler. Bu durum
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
nin günlüklerinde Sibirya'daki onlarca katil, tecavüzcü ve soyguncudan bir tanesinin bile hata yaptığını kabul ettiğini görmediğini söylemesini hatırlatır . Toplama kampları dönemin SS yönetimince “ekonomi politikası” olarak kabul edilmekte , Eichmann da duruşmalarda bu durumu iftihar ederek anlatmaktadır. İmha kamplarına bakışları sadece ekonomik değildir, aynı zamanda SS mensupları aralarında bir “ dil kuralı” belirlemişlerdir. Bunu kitaptan aktarayım; “bu kişiye yerine getireceği emirlerle beraber bir de "dil kuralı" verilirdi. Örneğin, İsviçre'den gelen Uluslararası Kızıl Haç temsilcilerine The-resienstadt gettosunu göstermeye gönderildiği zaman Eichmann’a verilen dil kuralı, bu beylerin ayrıca görmek istedikleri Bergen-Belsen toplama kampında tifüs salgını olduğu yalanından ibaretti. Bu dil sisteminin asıl etkisi, söz konusu insanları yaptıklarından bihaber tutması değil; insanların yaptıklarını, cinayet ve yalanlarla ilgili eski, "normal" bilgileriyle aynı kefeye koymalarını önlemesiydi. Sloganlara ve beylik laflara gösterdiği büyük hassasiyet, sıradan bir konuşma yapma konusundaki yetersizliğiyle birleşince, Eichmann "dil kuralları" için kuşkusuz ideal bir özne haline gelmişti.” Kampların yönetimleri Führer'in emirlerini Eichmann aracılığıyla almıştır. Bu belgeleriyle kanıtlanır. Mahkemede hakim ısrarla Eichmanna şu soruyu sorar: Yahudiler öldürüldüğü için vicdan azabı çekmiş midir? Fakat bu soru cevaplanmaz. Kendisinin psikolojisinin iyi olmadığını, tedavi gördüğünü, intihar etmeyi bile düşündüğünü söyler. Sadece verilen emirleri yerine getirdiğini, getirmediği takdirde ölüm cezasına çarptırılacağını iddia eder.
Hannah Arendt
Hannah Arendt
ın aktardığına göre; idam mangasında bir SS üyesinin infazda yer almayı reddetmesi nedeniyle ölüm cezasına çarptırıldığı tek bir vakaya rastlanmamıştır. Bu vahşetin kurbanları sadece Yahudiler değildir. Rus yetkililer, Çingeneler, asosyaller, akıl hastaları ve Yahudiler "potansiyel düşman" sayılmıştır. “İlk gaz odaları 1939’da, Hitler’in aynı senenin 1 Eylül’ünde verdiği "tedavisi olmayan hastaların huzur içinde ölmesini sağlamak” için kurulmuştur. “Bu emir uyarınca, akıl hastalarına ötenazi uygulaması hemen başlatıldı; Aralık 1939 ile Ağustos 1941 arasında, ölüm odalarının -tıpkı daha sonra da Auschwitz'de de yapılacağı gibi- duş veya banyo havası verilerek gizlendiği kurumlarda, yaklaşık elli bin Alman öldürüldü.” Halkın tepkisi üzerine akıl hastalarının öldürülmesine son verilir: “Almanya'da akıl hastalarını gazla zehirleyerek öldürme işlemini durdurmak zorunda kalmalarının nedeni, halkın ve kiliselerin birkaç cesur ruhani liderinin protestolarıydı; ama, bazı ölüm merkezleri o dönemde Alman toprağı olan ve etrafında Alman nüfusun yaşadığı yerlerde bulunduğu halde, akıl hastalarını bırakıp Yahudileri gazla öldürmeye başladıkları zaman böyle protestolar duyulmaz oldu. Gelgelelim,protestolar savaşın başında yükseldi; "ötenazi eğitimi"nin etkilerini bir yana bırakacak olursak, "gazla zehirleyerek acısız bir ölüm sağlama"ya yönelik tavır savaş sırasında büyük olasılıkla değişti. Böyle bir İddiayı kanıtlamak, destekleyecek belge bulmak zordur; çünkü bu girişim baştan sona büyük bir gizlilik içinde yürütüldü .” Dönemin bilançosu ağırdır: “Doğu, Yahudilerin çektikleri acıların merkeziydi, bütün nakillerin korkunç son durağıydı, kimsenin kaçamadığı ve kalanların da en fazla yüzde beşinin yaşadığı bir yerdi. Üstelik savaştan Önce Avrupa'daki Yahudi nüfusun merkezi de burasıydı; Polonya’da üç milyondan fazla, Baltık Devletlerinde 260 bin kadar Yahudi vardı; üç milyon Rus Yahudisinin yarısının Beyaz Rusya, Ukrayna ve Kırım'da öldüğü tahmin ediliyordu. İddia makamı öncelikle Yahudi halkının ıstırabıyla ve başlatılan "soykırımın boyutlarıyla" ilgilendiği için, bu noktadan başlayıp daha sonra da sanığın bu cehennemden “ne kadar sorumlu olduğuna bakmak mantıklı görünüyordu.” Avrupa çapında altı milyon insanın toptan öldürüldüğü, devasa ve emsalsiz ölçeklerde bir katliamı organize eden Eichmann'dır. Son nefesini de darağacında vermiştir.
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam Arayışı
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün Sıradanlığı
gibi kitaplar insanlığın yok olduğu kötülüğün artık sıradanlaştığı bir dönemin tanıklığı olduğu için çok değerliler. İçimizi de karartsa bu tanıklıklar, kaldırım taşlarının üzerine basıp geçer gibi olmasın okuduklarımız!
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2012692 okunma
··
2 artı 1'leme
·
3.088 görüntüleme
Gamax okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık... 🙏🏻📚🍀
Farfallina okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim 😊🙏📚
Dağlar okurunun profil resmi
Emeğine sağlık Feyza’cm 📚👏🏼👏🏼soykırıma uğrayanlar bugün savaşın baş aktörlerinden 🥹ve yine her iki taraftan da masum siviller öldü ölüyor 😞😞
Farfallina okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Gülom 😊 tarihte de şimdi de olan masumlara oluyor😔 sadist ve faşist yönetimler maalesef güzel olan , masum olan her şeyin sonunu getiriyorlar. Ders almıyorlar ve almıyoruz ne yazıkki🤷‍♀️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.