Kendimi bir muamma, içinde anlaşılmaz fırtınalar kopan, çelimsiz, deli bakışlı, biraz dokunaklı, umarsız dürtülerin, ânında değişen kararların tutsağı, başında kavak yelleri f,” esen biri olarak görüyorum. Benim suyuma giden biri olursa, ben de açık, içtenlikli, sevecen ve olumlu davranıyordum. Aksi halde çevreme bir duvar örüyor, sesimi soluğumu çıkarmadan sanki orada değilmişim gibi bir tavır alıyordum. Kendime hem inanıyor, hem güvensizlik duyuyordum. Hem yürekli, hem ödlektim. Hem çevik, hem hantal, hem dediğim dedik, hem duruma göre değişkendim; sözün kısası çelişkili bir ruhun yürüyen, soluk alan, elle tutulur bir anıtıydım.