Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Osmanlı'da düşman kellesi sergileme adedi
Yüzyıllar boyunca Bab-ı hümayun'da korkunç bir süs göze çarpıyordu: içinde imparatorluğun düşmanlarının tahnitlenmiş başlarını teşhir edildiği "ibret nişi." Padişahın paşaları ezelden beri zaferlerinin nişanesi olarak İstanbul'a mağlupların cesetlerinden kesip alınmış kulakların ve kellelerin konduğu torbalar gönderirlerdi. Her komplocu veya asi, gözden düşmüş bir vezir başının günün birinde dehşetten taş kesilmiş bir kalabalığın karşısında ihanetinin veya yetersizliğin kanıtı olarak teşhir edileceğini bilirdi. 19 yüzyılın başına kadar Türkler bu uğursuz adedi sürdürdüler. Arnavutluk bağımsız mücadelesini talihsiz kahramanı Tepedelenli Ali, Yanya sancağının valisi bir paşa olduğu için, başına bu eski konumunun getirdiği saygı ile davranılmıştı. Şubat 1822'de sarayın kapısına değil birinci avlu'daki yüksekçe mermer taşın (Seng-i İbret/ibret taşı) üzerine yerleştirilmiş, üstüne de hakkında suçlamanın yazıldığı bir yafta konulmuştu. Normalde kesik başlar Bab-ı Hümayun'un önünde kazıklara dikilirdi: 1812'de Arabistan'ın vahabi reislerinin veya 1821'de itimat mektubunu sunmak üzere saraya gelen İngiltere sefiri'nin gördüğü isyancı başları buna örnektir. Sefir, mağlupların kesik kulak ve burunlarından oluşan "küçük ot yığınları"nı andıran tepeciklere bakamamış, gözlerini hemen başka yöne çevirmişti.
Sayfa 507Kitabı okudu
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.