Yalnızca geceleri, düşlerdeki ayıklık anlarında dinmek bilmeyen pişmanlıklarım sürekli aynı biçimde geri geliyordu; kendimi hep İstanbul'a geri dönmüş sanıyordum; büyük, ölgün bir gökyüzü üzerinde karanlık, çok yüksek kubbelerin gölgesi düşmüş bir İstanbul'a; sonra kaygıyla hep oradan oraya koşuşturuyor, elimde olmaksızın durup kalıyor, hedefe varamiyordum; sonunda demir alma vakti geldi sanıp ona ulaşmama yetecek saniyeleri boşa harcamanın acısı ve tedirginliğiyle hep uyanıyordum.