Ege'den Zürih'e uzanan ve Yeşilçam filmlerinde sıkça gördüğümüz bir hikaye Seyide'nin hikayesi; ama onu özgün kılan yazarının bir psikiyatrist olmasının yanında bir insan hakları savunucusu, bir mücadele insanı olması. Seyide'nin hikayesini okurken eril sistemin zalim dişleri arasında ezilmiş bir kadının varoluş mücadelesine tanıklık ediyoruz. Arka planda yazarın iyi bildiği İstanbul ve Zürih sokaklarında geziyoruz. Bir solukta okunan kitabın sonu ise yazarın mücadeleci kimliğine yakışır cinsten. Seyide'yi güneşli sıcak bir ülkenin sevecen insanlarının kollarına bırakıyor ki bu da kadın mücadelesi için umudu büyütüyor.