Canevimden oku yemiş bulunuyorum ama okun sapındaki, bolca tutulmuş, kalomalı ipi istediğim tarafa sürükleyerek yine dış dünyayı taş taş koklamakta devam ediyorum. Sonra dövünüyorum, ağlıyorum, bazan dövünmek de gelmiyor hatırıma; ve daima nefsime müddet üstüne müddet, vâde üstüne vâde bağışlayarak, sefil ve perişan, sürünüyorum.
Pârisa Hazretlerinin sözlerini elimle kaydediyor, ona bayılıyor da bir türlü tâbi olamıyorum:
- Gafil halk, kesik ve bitkin, bir lâf eder: Yarın olsa da bir iş işlesem... Bilmez ki, bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki, yarın bir şey işleyebilsin?