Okurken her detayını yaşadım,geçen her duyguyu hissettim… bir solukta okuyup bitirmek istedim.
Şemseddin Sami nin bu eseri ilk yerli romanımız olması sebebiyle edebiyatımızda önemli bir yeri vardır. Daha erken okuyabilirdim … ama geç kalmış da sayılmam. O dönemde yaşamış hissiyatına kapıldım. En hoşuma giden ve mesut olduğum kısım ise Saliha Hanım ile Rifat Bey’in aşkıydı. Okuduğum her sayfa bir taraftan gözümün önünde canlandı. Ve ben okurken canlandırmayı çok seviyorum. Duygu ve hissiyatım daha kuvvetleniyor. Karakterlerle hemhal olmak, hatta empati yapmak okuma seyrimi güzelleştiriyor. Ve bu duyguları çoğu kitapta yaşamış olsam da bu eseri okurken ki hissiyat daha öncekilere kıyasen bambaşka. Ve kitabın sonunda şunu anladım ki; bitti dediğimiz yerde hiçbir şey bitmemiş, geçti dediğimiz şeyler geçmemiş olabilirmiş. Bir anın hatası bir ömre bedel olabilirmiş. Tevekkül edip, Rabbim benimledir, O’ nda çareler tükenmez dediğimizde o zaman denizler önümüzde yol olurmuş. Velhasıl; dünya bu cancağımız açmaz dediğin çiçekler açar, geçmez dediğimiz dertler geçer, bitmez dediğin zaman biter…