Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Peki şehre nasıl çekidüzen verebiliriz? Yapıların etrafından başlamak lazım. Her yere garip garip gökdelenler diktiler. Bunlar ortadan kalkmadıkça hiçbir şey düzelmez. Öyle ki eski yapılar bu kalabalığın içinde kayboldu. Kendisi ne kadar güzel olursa olsun, kalabalığın içinde kaybolunca bir anlamı kalmıyor. Çünkü yapı, çevresiyle güzeldir. Mimar Sinan'dan bahsedip duruyoruz ya, burada bir çerçeve çizelim. Mimar Sinan tipi şehircilikte çevre önemlidir. Tamam, elimizde fotoğraflar yok ama onun zamanındaki İstanbul'un neye benzediğini üç aşağı beş yukarı kestirebiliyoruz. Çünkü Mimar Sinan'ın eserlerinin yapıldığı çağı bazı seyyahlar çok açık tasvir ediyor. O tasvirlerden anlıyoruz ki; İstanbul'da çok zengin, çok güzel bir konut mimarisi yok ama o konutlar önemli yapıları rahatsız etmiyor; hadlerini biliyorlar. Yapıların çevresinde birtakım ahşap kulübeler ve konaklar mevcut... Elbette bunların arasında yeşillik de var. Çok yaygın bir yerleşim olmadığı için, yeşili epey bol bir İstanbul'dan bahsediyorum. Bahçelerle süslü bir İstanbul... Sokaklar taş döşeli değil, çamur içinde ama felaket de görünmüyor. Yüksek katlı evler (eski deyimle "ala") çok değil. Bitişik nizamda fukara evleri de var ama yangın riskinden dolayı pek tercih edilmezmiş. Seyyahlar böyle anlatıyor. Ama şimdi durum farklı... Neredeyse tüm bu saydığım unsurlar berbat edilmiş, İstanbul giderek farklı bir şehre dönüşmüş.
Sayfa 244Kitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.