Kemerlerinizi Bağlayınız Zira Sizi Ağlamaktan Helak Edecek Bir KitapSonunda bu kitabın yorumunu yazmaya cesaret ediyorum. Uzun zamandır beni bu kadar saran, sarsan bir kitap okumamıştım..
Yazarla ilk tanışmamız ve ilk defa kalemini okuyacağım için nasıl bir dili olduğu konusunda biraz tedirgindim.
Kesinlikle beni hayal kırıklığına uğratmadı. Üzdü, ağlattı belki ama ben kendisinden pek bir memnun kaldım.
Hıçkıra hıçkıra ağlattı beni yahu. Neden o son? Yazayım bende herkes gibi. Neden? Neden böyle bitmek zorundaydı?
Yazarımız buna kendince çok güzel bir açıklama getirmiş. Çünkü bu kolay bir kitap değil. Gerçekten okuması çok kolay
bir öykü değil bu. İlk sayfadan itibaren kolay olmayacağını anlıyorsunuz. Bütün karakterlere tek tek anlam yüklenmiş
böylesine çarpıcı bir sonu olan kitap elbette kolay olamazdı. Bu sebeple yorum yapmakta epey zor. Ne desem bir şeyi
unutmuş, layığı ile övemeyecekmişim gibi geliyor. Karakterleri tanıtmak istiyorum, konusunu az çok siz anlayacaksınız.
Uzun süredir Kanser ile savaşan Kate ve ona donör olmak için doğan kardeşi Anna. Kızını kaybetmeye göz yummayıp, sonuna kadar savaşmak isteyen bir
anne. Her şeye uyum sağlamaya çalışan bir baba. Ailenin içinde görünmez adam olan abi Jesse. Darmadağan bir aile.
Neresinden tutarsanız tutun dram diye bağıran bir senaryo. Herkesin gözlerinde ki hüznü, yorgunluğu, bitmiş sonu
sürdürme çabasını yazar okuyucuya nasıl geçirmiş olabilir? Bunu sadece satırları okurken durup nefes alırken yapıyorsunuz.
Biliyorsunuz biz lüks içinde bir hayat sürerken bu satırları yaşan bir gerçek var. Ah Kate. Nasıl her şeye rağmen güçlü
kalmayı başardın? Yazarın sana yüklediği anlam, güç tarif edilemez. Mücadelende çok güçlüydün. Anna. sayfalar yazsam sığmaz. 13 yaşında ki bir kız çocuğunun duygularına bu kadar tercüman olup, yazarın bu karakteri kusursuz yazabilmesi
akıl işi değil. Mesleğinin ehli olmak böyle bir şey olsa gerek. Anna'nın tedirginlikleri buna rağmen kendini bulma çabası
ailesini karşısına almayı göze almasındaki cesaret mükemmeldi. Daha 13 yaşında ama sanki kırk yıl yaşamış gibi omuzlarında
yük var. Ve bu yükü sonuna kadar gocunmadan taşıdı. Kitabın en silik karakteri olmasına rağmen size çok fazla anlam katan
abimiz Jesse. Görünmez olmasından dolayı öfkesi ve ailesine olan kırgınlığı ile tanımlıyorum ben onu. İhmal edilmenin
bir insan için nelere mal olduğunu anlatıyor. Sadece sevilmek istiyor bu kadar. Ve annemiz Sara. Herkesi ikilemde bıraktığına
eminim. Hep kendi yerine koyuyor insan kendini acaba ben olsam? Diyor. Ben ne yapardım. Sara'nın bir çocuğu için diğerlerini
gözden çıkarmasına elbette öfkelendim ama bir anne olarak baktığımda ona bir yandan da hak verdim. Çünkü anne olmak
fedakarlık gerektiren bir sorumluluk ama annelerde hata yapar. :) Kabul Yazarımız geçmişe dönüş yaptığı zamanlarda
gereksiz bulduğum yerleri oldu. Biraz kalabalık yapmıştı kitapta, sanırım yazar asıl meselenin ağırlığından okuyucuyu
biraz uzaklaştırmak için böyle bir şeye başvurmuş olabilir. Ah ama o son yok mu. İçimi yakıp kavurdu resmen.
Hiç beklemediğim yerden sarstı beni. oturdum, kalktım inanmak istemedim ama en nihayetinde bu son bir gerçekti.
Acı ama gerçek. Kitabın sonunda Yazarla yapılan sohbet çok inceydi. Kitabı daha iyi anlamanızı, bütün sorulara
cevap bulmanızı sağlamış. Ve okuyucuya düşünmesi içinde soru hazırlanmış. İlk defa bu kitapta böyle ayrıcalıklı şeyler gördüm.
Size çok şey öğretecek ve hissettirebilecek bir kitap. Farklı ve kendine has bir hikayesi var. Uzun lafın kısası. Bi okuyan pişman bide okumayan. Ağlayacaksanız bu kitap göz yaşlarınızı dökmeye fazlasıyla hazır ve
nazır efenim. Kalın sağlıcakla.