Amok Koşucusu ikinci kez okumaya değer kitaplardan bir tanesi. Lisedeki kısıtlı hayat tecrübemle okuyup pek de anlamlandıramadığım kitap şimdi bende büyük bir etki bıraktı.
Hikayemiz bir geminin güvertesinde, yolcuların kamaralarına geçip etrafta kimsenin kalmadığı saatlerde başlıyor. Günler süren gemi yolculuğunda gemideki kalabalıktan sıkılmış kahramanımız biraz kafa dinleyebilmek için gece geminin burnuna oturmaya gider ve diğer bir kahramanımızla karşılaşması bu şekilde olur. Doktor olduğunu öğrendiğimiz bu yabancı, başka bir yabancıya dertlerini dökme zorundalığı olduğunu hisseder ve onun anlattıklarıyla asıl hikayemiz başlar. Bu, kibrinin ve kendini beğenmişliğini geride bırakamayan bir doktorun ona ihtiyacı olan bir hastayı reddetmesiyle birlikte taşıdığı vicdan azabının hikayesidir. Doktor bundan sonra adeta bir hummalı bir şekilde kadına yardım etmek isteğiyle yanıp tutuşmaktadır ve bu yüzden kendisini bir "amok koşucusu" olarak adlandırır. Zira; bir amok koşucusu da hastalıklı bir şekilde, etrafındakileri görmeden ve çoğu zaman da onlara zarar vererek, hedefine koşar, koşar, koşar...
Kibirden sonra gelen pişmanlık ve bir insanın, özellikle insanlara yardım etmek için yemin etmiş bir doktorun, yardım etmek için nasıl yanıp tutuşabileceğini anlatan bu hikayeyi okumayı bitirdiğimde gerçekten sarsılmış hissettim. Zweig'ın karakterlerin iç psikolojisini bu denli iyi betimlemesi olaylara daha iyi bir derinlik katmış. Özellikle Avrupalı Doktor'un Hindistan'da yıllarca görev yapmasına rağmen oranın halkına hala üstten bakması ve başka bir "Beyaz ve modern" insan için yanıp tutuşması, dönemin şartları düşünüldüğünde hikayenin daha da gerçekçi olmasını sağlıyor. Hiçbir kahramana bir isim dahi verilmese bile akılda kalmayı ve etkileyici olmayı başaran bu eseri herkese tavsiye ediyorum.
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021112,3bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.
