Başarılı bir tarihçi olarak tanıdığımız Talha Uğurluel rehberlik esnasındaki kullandığı akıcı üslubu ile kaleme aldığı Kudüs Kitabıyla okurlarının Kudüs de gezdirmeyi başarıyor. Kudüs de bilinmesi gerekenin kutsal tepe ve daha da kutsal olanın kutsal kaya olduğu vurgusunu ısrarla yapıyor. Çünkü Kudüs hakkında Türk halkının nerdeyse hiçbir fikrinin olmadığını düşünüyor ve de hakkı var.
Kutsal tepede yapıları tek tek gezerek kim tarafından ne zaman yapıldığına dair bilgiler sunarak, yapıları zihnimize yerleştiriyor. Kitabı okuyunca anlıyoruz ki Kudüs büyük oranda Memlük Devletine ait yapılarla kuşatılmış.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet dinlerinin aynı mekana kutsallık atfettiği, yılladır üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıldığı bu toprak parçası bu gün yapı olarak Müslümanların hakimiyetinde ancak Yahudilerin işgaliyle mahzun durumda.
Geçmiş medeniyetler bıraktıkları eserlerle kendi dünya görüşlerini geleceğe taşıyorlar. Kudüs de bir kez daha şahit oluyoruz ki Osmanlı çok büyük bir medeniyete sahip, hiç kırmadan dökmeden kibirlenmeden tevazu içerisinde eserlerini nakşetmiş ve hiçbir şeye zarar vermeden geçip gitmiş.
Birinci dünya savaşıyla birlikte İngilizlerin işgali sonrasında o toprakları terk etmek zorunda kalmış Müslüman Türkler olarak sanki oralara hiç hakim olmamışız, İngilizler bizim topraklarımızı işgal edip en değerlilerimizi koparmamışlar gibi, kafamızda İngiliz şapkasıyla Araplara hain demeyi öğretmişler zavallı gençliğimize.