"Zamanın nereye gittiğini anlamak için tekrar arkama baktım" diyor Wolfe... Evet zaman gelip geçer geriye her dönüş bir hikayenin tohumunun toprağa atılmasına benzer. Wolfe'un attığı tohumlar güçlü ağaçlara dönüşüyor. Güçlü kalemi devrinin arka sokaklarına ışık tutarken kahramanları bir devrin insanını çok yönlü anlatıyor. Ama asıl anlatım derinliğini yalnızlık tasavvuru ile okuruna sunuyor Wolfe... Çünkü yalnızlığın anlatılamayan mutlaka yaşanması gereken bir yönü vardır. Geçmişten alınıp birleştirilen hayat parçacıkları şayet bir monologla muhattabına yöneliyorsa yalnızlık dile geliyor denilebilir. Yalnızlığın dilinin şakımalarını duyabiliyorsanız yazar başarılı addedilebilir. Çoğu zaman anlatıya bile gerek yoktur. Telde tek başına duran kuş bile imgesel anlamda Yalnızlığın dile gelmiş halidir. Wolfe'un yazınında bu tarz yalnızlık betimlemelerini, duygu patlamalarını, geçmiş öykünmelerini görmek mümkün. Son olarak yalın ve sade olana renk katan, basite dünyaları sığdıran, duyguyu saf haliyle sunan Wolfe'u okumak güzel bir tecrübe... Yaşamanız dileğiyle... Okuyan yalnız kalmaz :)