Gönderi

Sevgi, dost yolunda olmak mıydı, yoksa dostu bulmak mı? Yoksa daha başka bir şey mi? Meselâ nefsi avutmak mı? Sevgi ve ayrılık. Birleşmeleri imkânsız, ayrılıkları mümkün görülmeyen iki gerçek. Bu iki zıt kutbu birleştirmekti bütün düşüncesi. Ama nasıl? Hz. Ibrahim geldi birden aklına. Allah'ın dostu, Al- lah dostu olan İbrahim. O da kendisine ilk başta bir dost, bir sevgili aramıştı. Güneşe bakmıştı. Güneş çok büyüktü. "Sen benim Rabbim ol; yani sevdiğim" demişti. Güneş batmıştı. "Olmaz" demişti Ibrahim, "Batanlar sevgili olamazlar." Tum güzelliğiyle ay doğmuştu. Ibrahim ona yönelmişti; o, sevgilisi olabilirdi! Onun gurubu da uzun surmemişti. İşte parlak, ihtişamlı bir yıldız. O, ona Rab, sevgili olabilirdi. İbrahim, ona baktı, baktı. Sonunda o da kaybolmuştu. Bütün bunlar karşısında İbrahim, tek şey söyledi: "Ben batanları sevmem." Batanları sevmeyen İbrahim, kendisine gurubu olmayan bir sevgili aramış ve bulmuştu. O sevgili kendisine dost, İbrahim ise Ona kul olmuştu. Mevlâna büyük eserine şu beyitle başlamamış mıydı? "Dinle neyden kim hikâyet etmekte Ayrılıklardan şikâyet etmekte."
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.