İzlenim veya duyumun var olan bir nesnenin, öznenin duyu organı üzerine aktüel bir etkisi olduğunu biliyoruz. Stoacılara göre, nesnenin kendisinin artık fiilen var olmaması veya aktüel duyum olayının devam etmemesi durumunda, bu nesneye ilişkin olarak sahip olunan duyum, daha doğrusu duyumlar belleği (memory) meydana getirir.
Bir aynı nesneye ve aynı nesne türüne ait tekrarlanan izienimler veya ha tıralardan deney (experience) doğar ve deneyin kendisinden de doğrudan duyumun sınırların ötesine geçen genel fikirler ya da kavramlar (conceptions) meydana gelir.
Stoacılar bilginin konusu olan nesnelerin neler olduğu veya bu nesnelerin ontolojik statüsü üzerinde Epikuros ve Antisthenes ile aynı fikirdedirler: Bilginin konusu olan nesneler, daha önce işaret ettiğimiz gibi, ancak bireysel-tikel varlıklardır. Stoacılar ne Platon'un duyusal dünyaya aşkın madde-dışı, soyut tümellerini ne de Aristoteles'in duyusal dünyada ve bireysel varlıklarda cisimleşmiş olan ve onların özlerini, doğalarını oluşturan ve sayıları daha az olan somut tümellerini kabul ederler.
Onlar Zenon'un ahlak konusunda olduğu gibi bu konuda da kendisini izlemiş olduğu Kinik okulun kurucusu Antisthenes'e ben zer bir şekilde "bir at"ı gördüklerini, ama "at"ı görmediklerini ifade eder; tekrarlanan bireysel duyusal algıların bir ürünü olarak "at"tan söz edilmesinin mümkün ve geçerli olduğunu kabul etmekle birlikte, dış dünyada reel veya ontolojik olarak "at"ın değil, ancak bireysel, tikel atların var olmasından dolayı bu anlamda "at" kavramının boş bir kavram olduğunu söylerler. Hatta bu tür genel kavramlara dayanan önermelerin, bir bakıma anlamlı olmakla birlikte, dar anlamda ne doğru ne de yanlış olduğunu düşünürler.
Onlara göre, böyle bir önermeyi doğru veya yanlış olarak değerlendirebilmek için, onu özel, bireysel, tikel bir at hakkında söylenen bir önermeye dönüştürmek gerekir. s.259