Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ah Nynia, ne acı çektin.
Son hızla yeniden atına koştu ve üzerine atladı. Topuklarını böğrüne bastırdı ve topraklarına doğru yol aldı. Speirr ormanı deli gibi bir hızla geçti. Siyah aygırı çalıların ve otların arasından toprağı savurarak uçtu. Güneş ağaçların arasından süzülerek zırhını parlatırken atını daha da zorladı. Nynia'sına bir an önce kavuşmalıydı. Nynia annesi içinde on tane kötü kokulu balık olan eski hırpalan- mış sepeti eline tutuşturunca içini çekti. "Bunu götürmek zorunda mıyım?" diye sordu annesine, sesinde annesinden hoşgörü bekleyen bir ifade vardı. "Ağabeyinin işi var ve bu balıkları istiyorlar. Şimdi git çocuk. Senden başka bir söz duymak istemiyorum." Nynia sepeti alırken dişlerini sıktı. Bundan nasıl da nefret ediyordu. Demircinin evine gitmektense dövülmeyi tercih ederdi. Eala'nın bunları bekliyor olduğundan hiç şüphesi yoktu. Yaşıtı olan Eala demircinin kızıydı ama en az Speirr kadar asilmiş gibi davran- mayı tercih ediyordu. Kız onu aşağılamaktan büyük bir zevk alıyordu. Bugün Nynia'nın bunu kaldıracak hali yoktu. Kalbi kaybından dolayı bu kadar ızdırap çekerken bunu kaldıramazdı. Şu an Speirr başka bir kızla evleniyordu. Onu sonsuza kadar kaybetmişti. Yaşları içine akıtmaya çalışarak annesi, babası ve ağabeyiyle paylaştığı kulübeden ayrılıp köyün daha çok insanın yerleştiği, daha hoş olan bir bölgesine doğru ilerlemeye başladı; balıkçı, sepici ve kasaptan daha üst seviyedekilerin yaşadığı yere doğru. "Ah, Speirr," diye fısıldadı gözlerindeki yaşları silerken. Onsuz bir günü bile nasıl geçireceğini bilemiyordu. Tüm hayatı acılarının arasında onu görmekle geçmişti. Hep buluşmalarını beklemişti. Onunla gölün kenarında gülüp eğleneceği zamanları... Artık o günler sona ermişti. Döndüğünde yeni bir eşe sahip olacaktı. Bir gün kraliçesi çocuklarını doğuracaktı... Acısı daha da arttı. Nynia amaçsız bir şekilde köye doğru ilerlemeye devam etti, hayatında tek sevdiği adamın çocuklarını doğuramayacağını düşünüyordu. Ona bir daha sarılamayacaktı. Demircinin kulübesine geldiğinde Eala'nın bugün yalnız ol- madığını gördü. Bir grup arkadaşıyla sohbet ediyordu. Oğlanların üçünü tanıyordu, kızlar da aslında arkadaşları olmalıydı ama ona sıklıkla balık koktuğunu hatırlatıyorlardı. "Hah, geliyor işte," dedi Eala, nefretle. "Balıkçı kız ve iğrenç kokusu. Nefesinizi tutun yoksa kokudan ölürsünüz." Nynia çenesini havaya dikti. Onu sözleriyle incitemezlerdi. Bugün olmazdı. Yeterince incinmişti. Sepeti Eala'nın eline tutuşturdu. Eala bir çığlık attı. "Çok kabasın, Nynia!" diye bağırdı, sepeti elinden atıp ondan kaçarak. "Hiçbir erkek böylesine kokan bir kadını istemez, öyle değil mi, Dearg?"Dearg düşünceli bakışlarını Nynia'nın üzerinde gezdirdi. "Bil- miyorum. Önceki gün Speirr'e verdiklerini gördükten sonra kokuya katlanmayı tercih edebilirim." Yüzü bir anda yanmaya başlayan Nynia, Speirr ile ormanda seviştiklerinin yüzüne vurulmasıyla dehşete kapılmıştı. "Sen ne dersin Aberth?" diye sordu Dearg diğer yakışıklı gence. "Ah, birkaç kez tokmaklamak için iyi olabilir, öyle bir kılıca kın olmuş sonuçta. Tabii sen de Speirr gibi aşağı tabakadakilerden hoşlanıyorsan onunla evlenebilirsin. Ben istemem." Zalim kahkahaları kulaklarını tırmaladı. Aşağılanmış ve utanmış olan Nynia onlardan kaçarken son hızla gelen atın nal seslerini duydu. Köydeki herkes bu sesi duyunca sesini kesmişti. Sürücünün inanılmaz bir acele içinde olduğu kesindi. Atın zorlandığını belli eden sesleri tüm köyden duyuluyordu. Speirr uçarak ağaçların arasından fırladığında insanlar sağa sola kaçıştı. Nynia onu görünce yerinden kıpırdayamadı. Başını iyice öne eğmişti, at da o da ter içindeydi. Güçlerini bir- leştirmiş olan güzellikler son derece vahşi ve korkutucu bir görüntü sunuyordu. Annwn" şeytanları gibi uçuyorlardı. Nynia onun önünden hızla geçerek evine doğru gitmesini bekledi. Bunu yapmadı. Speirr atını dizginleyerek tam önünde durdu, at şaha kalktı. Atından atladı ve onu kollarının arasına aldı.Nynia'nın yüreği mutlulukla çarpmaya başladı ama bir yan- dan da korktu. Onun bu darmadağınık görüntüsünün ne anlama geldiğinden korktu. "Fiù?" diye sordu bir prens için kullanılması gereken terimi kullanarak, etrafta pek çok şahit vardı ve onun doğum adını kulla- namazdı. "Benden ne istiyorsunuz?" Speirr'in kehribar renkli gözleri ona bakarken yüreğinin tüm ışığını yansıtarak parlıyordu. "Seni istiyorum, aşkım," diye soludu. "Hayatımın sonuna kadar geçireceğim her günde. Seninle evlenmeye geldim, Nyn. Eğer beni istersen." Gözleri yaşlarla doldu. "Peki ya dayın?" "Bize iyi dileklerini yolladı ve döndüğünde seninle tanışacak." Nynia'nın onu sımsıkı tutan elleri titriyordu. "Benimsin, kıymetli Nyn'im," diye fısıldadı. "Hayatımda baş- kasını istemiyorum." "Balık gibi koksam bile mi?" Speirr bir kahkaha attı. "Ben de terli bir at gibi kokuyorum. Biz mükemmel bir çiftiz." Böyle bir cümleyi bir tek o kurardı. Speirr ona sımsıkı sarılırken yaşlar gözlerinden dökülmeye devam etti, mutluluktan ağlıyordu. Speirri ona dönmüştü ve onu asla bırakmayacaktı. Birlikte olmak için yaratılmışlardı. Sonsuza kadar...
Sayfa 176
92 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.