İmparator III. Napolyon, Kraliçe Victoria, Kral Leopold, Kaiser Wilhelm ve İmparator Franz Josef, Sultan Abdülaziz’i, 1867’de ayrı ayrı saraylarına davet eder. Ancak davet ulema arasında sorun yaratır. Osmanlı’nın egemen olduğu topraklar “Dar-ül İslâm”, Avrupalıların, yani Hıristiyanların toprakları ise “Dar-ül Harp” olarak telakki edilmektedir. Padişah, kendi toprakları dışında olan Avrupa’ya ayak bastığında savaşmaya mecburdur.
Ulema uzun bir süre işin içinden çıkamaz. Çözümse, kurnazca olduğu kadar endişe verici.
Bugün de Türkiye’de yapıldığı gibi sorun kökünden halledilmeyip, ilkelerle yüzleşmek yerine pragmatizmin cevvalliğiyle “idareten” bir çözüm bulunur. Padişahın aykkabılarına özel bir bölme yapılıp içine toprak yerleştirilir
ki, gittiği yerlerde düşman toprağına ayak basmasın.