İstanbul’un hovardalıklarını, neşesini ve rengini memleketin dört bir yanına taşıyan, Kore Dağları’nda ruhunu yaralayanların, sinema perdesine ürkek gözlerle bakanların, ilkokul günlerini unutamayanların, büyük şehri görünce sudan çıkmış balığa dönenlerin, aşktan uykusu kaçanların, devrim hayaliyle atanların ve ömrünü bir fıkra gibi yaşayıp bir ağıtla bitirmek zorunda kalan insanların hikâyelerini anlatır.