… Laz Salih Amca da sanıyor ki biz solcuların kıçı kalın. Vallâhi kendim şahit oldum, yeryüzünden sorumlu bir tanrı olsaydı, sırf verdiğimiz emekten ötürü birkaç devrimi nasip ederdi. İstanbul'da az mı çalıştık ? Gecekondularda, üniversitelerde, sendikalarda dünyanın işini gördük. Hepsi boşa! Şimdi sanılıyor ki, biz kantinlere çöküp, durmadan Bafra, Birinci içtik. Evet Bafra, Birinci içtik ama yirmi beş saat de ayaktaydık. Fakat Halil, insan biraz verimli toprakta doğacak. Doğduğun yerin doğasında olacak. Devrimci dediğin tanrı değil ki. Ol de yince olmuyor. Hem zaten o tanrı da olmayacağa ol demiyor. Değil mi?" Bilmiyorum” deyip, havasını bozmak istemedim. İşin aslı bilmiyordum. Devam etti, "Anadolu dedik dedik, çöle saplandık Halkı mı abarttık, yoksa kendimizi mi bilmiyorum! Fakat, Halil, biz denizin mavisini yanlış anladık. Sandık ki, masmavi deniz, Mustafa'nın gözleri gibi, bizi düze çıkaracak. Ben kendim, güya deniz çocuğuyum, denizin mavisinin ne anlama geldiğini yıllar sonra öğrendim: Çöl demekmiş!