Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
Peyami Safa; hemen hemen neredeyse bütün romanlarında modern toplumun getirdiği yozlaşmayı, batılılaşmanın asıl amacını anlayamamış karakterlerin etrafında oluşan hadiseleri anlatır. Batıdan gelen değişim rüzgarlarına kapılıp özünü ve değerlerini hiçe sayanları eserlerine konu edinmiştir. Cânân, bu bağlamda yazılan romanlardan birisidir. "Peyami Safa oldukça kusurlu bulduğu ve çocukluk kitaplarından kabul ettiği" bir yapıt olarak düşüncese de bugün birçok bakımdan önemli sayılacak meseleleri ele almıştır. Evvela aile sosyolojisi. Bir yanda Bedia gibi bir örf ve adetlerine uyan, edepli, iyi yürekli bir kadın; diğer yanda kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, şımarık, kötümser Cânân. Romanda Bedia gibiler övülürken Canân gibiler yerin dibine geçirilir ve eleştirilir. Tabiri caizse -vücut güzelliğinden başka herhangi bir meziyeti olmayan- ahlaksız bir kadındır. Bedia ise saflığın, temizliğin ve haksızlığa uğramış cefakâr bir kadın olarak anlatılır. Karakterleri tek tek inceleyecek olursak ilkin Lami'den başlamakta yarar var. LAMİ Dertsiz başından sıkılarak hiçbir kabahatı olmayan Bedia'dan haksız yere boşanıp kendisini pisliğin içine çekmek isteyen Cânân'la evlenerek sonradan pişman olan bir tiptir. Bu karakterin geçmiş yaşamına bakıldığında küçükken kadınların odasına girip eşyalarını karıştırır. Aynı şekilde Cânân'da sarayda büyüdüğü sultanların gizlice mücevherlerini takıp bezenir. Tencere düşmüş kapağını bulmuş misali. Lami, çevresindeki herkesin Cânân'ın nasıl birisi olduğunu anlatmasına rağmen gözünü, kulağını kapatıp eşine adeta kul köle olur. Yüzünün güzelliğiyle tüm şekilcileri kendine çeken bu kadın, Lami'yle evlenerek dedikoduların önüne geçmekten ve de aşıklarını daha iyi idare etmekten başka bir amacı yoktur. Lami onu çok sevdiği halde Cânân için aynı şey söz konusu olmamıştır. Cânân, Lami'yi aldatmaktan ve kölesi yapmaktandan adeta zevk almaktadır. Lâmi ise tüm bunlardan haberdâr olmasına rağmen Cânân'dan ayrılmak istemez ancak söyledikleri ve yaptıkları birbirini tutmayarak ihanet karşısında karısını öldürecek kadar çıldırır ve ondan intikâm almaya çalışır ancak kayınvalidesi ondan evvel davranıp Cânân'ın herkesi kendine meftun eden yüzünü (başını) yatağın tokmağına vura vura öldürür. Lami'nin bu saflığı artık salaklık boyutundan çok daha ötedir. (Bana göre ebleh, asalak, bir işe yaramaz, gönlünün eğlencesine düşkün birisi olarak kalacaktır. ) Her şey gözünün önünde olmasına rağmen görmez, duymaz ve işitmez olur. Peyami Safa'nın klasik karakterlerinden birisi olduğu için sayfalar boyunca "acaba bu adam ne zaman ayılacak?" dememe rağmen olgunlaşması ve tekâmüle ermesi uzun sürmekte ve görmemekte inat etmektedir. Neyseki Cânân'ın ihaneti karşısında maymun gözünü açar ancak Cânân yine ne yapıp eder herifi muma çevirir. Bu tekâmüle erme ancak Cânân'ın ölümünden sonra Selim'in "Bedia'ya git.." demesiyle gerçekleşir. Ve nihayet Lâmi, içine düştüğü pislikten kurtularak saf ve temiz bir kadına geri döner. CÂNÂN Altı adamı bir arada idare edecek kadar modern (!) ve büyük bir hazine saklayan yılan gibi bir kadındır. Güzelliğini kötüye kullanan birisidir. Kitapta vücut güzelliğinden yani şeklinden başka dikkat çekici bir özelliği yoktur. Bütün kötü özellikler bu kadında toplanmıştır. Kitapta geçtiği gibi "ikbalperest" yani geleceğine ve çıkarlarına düşkün, bencil birisidir. Şımarık, müsrif ve acımasızdır. Kendi annesi tarafından vahşice katledilir. BEDİA Kitap Bedia'nın yaşadığı ihanetle başlar. Cânân'ın güzelliğinden baska hiçbir özelliğe gerek duyulmamış ve bütün iyilikler Bedia'da toplanmıştır. Saflığın, iyiliğin Cânân'ın aksine sadeliğin sembolü olmuştur. Tüm bu güzellikler karşısında karakterinden başka hiçbir özelliğiyle anılmaz. Roman boyunca örf adetlere uyan, uysal bir kadın olarak anlatılır. Elbette ki zafere ulaşan tabi ki de Bedia olmuştur. ŞEMSETTİN / ŞEMSİ Bedia'nın kardeşi olan Şemsi, eşi Perihan'dan şikayetçidir. Perihan onu aldatmıştır. Kitapta geçen "Mart kedisi" tabiriyle Perihan'ın erkek düşkünü, hafifmeşrep bir kadın olarak görürüz. Ve Şemsi bu kadını aldatmakta bir sakınca görmez. Bu da Lami gibi eblehtir çünkü. Kendini Cânân'a kaptırarak ona malını mülkünü canını verecek kadar sevmiş ve Cânân'ın amanları kervanına katılarak hayatını yitirmiştir. Şemsi'nin Cânân'ı seviyor olması açıkcası beni çok şaşırmıştı. Romandaki karakterlere bakılırsa diğerlerine göre çok daha zeki zannettiğim bu adam meğerse Lâmi'den önce Cânân'la berabermiş. Cânân'ın Lâmi'yle evlenmesine daha fazla dayanamayarak hastalanır ve Cânân'a kavuşamadan, onun gerçek yüzünü göremeden ölüp gider. ŞAKİR BEY Şirketin müdürü olmak sıfatıyla modernizmin yozlaştırdığı hovarda tiplerden birisidir. Aldatılmayı normalleştiren ve hapşırmak kadar doğal zanneden bu ahmakta kitaptaki kanser kitleden birisidir. SELİM Ahlaksızlığına felsefi bir kulp bulan, yaşamaktan yorulmuş eğlencesine düşkün hovardalardan birisidir. Kitapta Bedia'nın ailesi dışında geri kalan herkesi çirkinleştirmiştir. Selim'in hiçbir ahlaki kaideyi tanımaması, evli kadınlarla düşüp kalkması bana "Sözde Kızlar" Behiç ve Salih'i anımsattı. Aslında bütün karakterler aynı sadece isimleri farklı. Kitapta sigara tiryakisi olarak geçer. Onun sahnelerini okurken burnunuza mandal takmayı unutmayın zira ben sigaranın kokusunu almaya başladım :) ORHAN BEY (Müsteşar) İlk başlarda temiz bir şey zannettiğim bu herif Cânân için karısını boşayan hatta eşini döven birisidir. Kitabı okurken Peyami Safa çıtayı öyle bir arşa çıkarmış ki "yahu şu Canan'ı bir de biz görelim." yahutta "ne Cânânmış be!" dedirtiyor. Karının ateşi İştar'ınkinden beter. Altı yedi kişi peşinde köpek olmuş bir tanesini de ahirete yollamış ve herkes hâlâ ona aşık, neden çünkü Cânân çok güzel..! Bu kadının kötülüğünü Selim, Şemsi ve (sonradan) Lâmi'den başka kimse görmemesi şekilcilerin (kadın veya erkeğin karakterini ve iç güzelliğini önemsemeyip sadece dışıyla ilgilenenlerin) en önemli özelliği. ABDULLAH BEY Geçmişte hovardalıktan yorulup Bedia'nın annesiyle evlenince uslanan, iyi birisidir. Tabiri caizse artık dünya güzelliklerinden elini eteğini çekip kendini Allah'a adayan bir adamdır. Kitapta sürekli dini metinler okuyup ailesini darladığını vurgulanır. Lâmi'ye kaç defa nasihat vermesine rağmen çok önemli bir mesele hakkında ince mesajlar verilir. Mesajı özetleyecek olursak şöyle diyebilirim: kişinin yaşlandıktan sonra Allah'ı hatırlaması. Ömrünün en güzel yıllarında geçiçi hevesler uğruna bütün âlemi yaratan Zâta, karşı en büyük saygısızlığı yaparak -nasıl olsa Allah rahman ve rahimdir diyip kendisini affeceğini zanneden, Allah'ı kandırabileceğini düşünen- insanların ne kadar da çirkin göründüğünü eleştirmiştir. İşte Abdullah Bey için durum biraz daha farklıdır. O gençliğini hovardalıkla geçirse de sonradan pişman olmuş ve kendini Allah'a adamıştır. FERHUNDE Bedia'nın babannesi olan bu kadın kızının, torununun ölümünü bile görecek kadar çok yaşamış ve artık ölmek isteyen silik bir tiptir. Yalıdaki kuşak çatışmasında Bedia'yı kendince, dualarla ve muskayla kocasının geriye döneceğini düşünen, ümitli bir kadındır. PERİHAN Renknaz ve Şakir'in kızıdır. "Zerrin" adında bir küçük kızı vardır. Kitaptaki deyimiyle "Mart kedisi" tabiriyle bire bir uymaktadır. Daha önce kocasını iki kişiyle aldatmıştır. Bunlardan birisi de Selim. KAZIM BEY Binbaşı Kazım Bey, Cânân'ın eski kocasıdır. Dikkat edin, daha Lâmi ortada yokken bile kitapta evlenip boşanmış bir kadın olarak geçer. Balkan Harbi'nde Edirne'ye gidip geldikten sonra boşanmış ve bir daha bahsi açılmamıştır. RENKNAZ Şakir'in karısı, Nafi'nin anasıdır. Sadece bu da olsa iyi Cânân'ın da manevi annesi. Cânân ve Perihan'a göre eli ayağı öpülür :) MAHMURE Bedia'nın arkadaşıdır. Kitapta ud çalıp şarkı söyleyen neşeli birisi olarak yansıtılır. ALİ Yalanlarıyla meşhur, kısa boylu, Cânân için dükkanını satan akıldan şinanay olduğunu düşündüğüm komik bir tiptir. Bütün komedi Faik ve Ali çevresinde gelişir. Bu ikilinin diyaloglarını okurken çok keyif almıştım. Ali'nin mizah seviyesi çok iyi. NAFİ BEY Bu adamın sahneleri okurken çok keyif alacaksınız. Atlara meraklıdır. Bir atı var. DÜLDÜL... Herkes bir yandan bu kadına hediyeler alırken onunsa verebilecek bir şeyi yoktur. Babasının hovarda olduğunu, başka kadınlara para yedirdiğini bildiğinden Cânân'a para yetiştiremek için Düldül'den vazgeçecek kadar sevmektedir. ELENİ Cânân'ın ve daha önceki hanımefendilerinin her istediğini yapan hizmetçidir. Her şeyi anında Cânân'a yetiştirir. GÜLŞEN DADI Bedia'nın evindeki emektar çalışanlardan birisidir. Bu kadın önce Ferhunde Hanım'ın ardından Bedia'nın annesinin daha sonra ise Bedia'nın yaşamına şahit olmuş ve onlara hizmet etmiş iyi yürekli bir kadındır. PERVER Bedia'nın hizmetçilerinden birisidir. Beş kişiyle evlenip boşanmıştır. (Bu bilgi ne işinize yarayacak inanın ben de bilmiyorum :) Ve son olarak Cânân'ın sonuncu sevdalısı MISIRLI MİLYARDER, bu adamı da tüm bu saydıklarımın üstüne idare eden Cânân, Avrupa'ya hayali ölümüyle sona erer ve Lâmi büyük bir servete layık görülür ama paranın nasıl kazanıldığını, adamları nasıl kandırdığını bildiği için bu miras ona çirkin görünür. Kitabın anlatılacak çok şeyi var ancak buna kelimeler yetmez. Velhasılıkelam eden bulur..
Cânân
CânânPeyami Safa · Ötüken Yayınları · 20163,912 okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.