Mutlu günleri anımsadığımızda, bizi saran o korkunç melankoliyi hepiniz bilirsiniz. O günler, bir daha geri dönmemek üzere geçip gitmişlerdir, acımasızca koparılmışızdır onlardan, bütün uzaklıklardan daha uzağızdır onlara.
Anılarda kalan imgeler de daha çekici gelirler bize; ölmüş bir sevgilinin, toprağın derinliğinde yatan ve bizi bir serap gibi yüce ve tinsel bir görkemle ürperten bedenini anımsar gibi anımsarız onları.
Ve susamış düşlerimizde, geçmişte kalanları her bir ayrıntıya, her bir kıvrıma dokunarak sürekli yeniden ararız.
O zaman, yaşam ve sevgi kupasını ağzına kadar doldurmamışız gibi gelir bize, fakat hiç bir pişmanlık, kaçırılanları geri getirmez.
Ah, bu duygu, her mutlu anımızda bize bir ders olsa ya!