Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Asil ve aziz Ruhu Şad Olsun.. (Spoiler İçerir!)
Eskiden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak görev yapan, 2023 genel seçimleri sonrasında yapılan kabine değişikliğiyle beraber Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına getirilen İbrahim Kalın'ın, okunmasını en çok tavsiye ettiği kitapların başında geliyordu "Buhranlarımız" kitabı. Ben de onun tavsiyesi üzerine almıştım. İyi ki de almışım.. Elbette eser hakkında sizi bilgilendireceğim, lâkin ondan önce size Said Halim Paşa'yı biraz da olsa tanıtmak istiyorum : Said Halim Paşa çok köklü bir aileye mensup, çekirdekten yetişme, çok zeki, çok başarılı ve çok da tecrübeli bir devlet adamıdır. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın torunu ve vezir Halim Paşa'nın da oğludur. İsmail Paşa'nın hidiv oluşundan sonra, Halim Paşa ile İsmail Paşa'nın arası açılması üzerine, Halim Paşa bütün ailesi ile birlikte İstanbul'a gelerek buraya yerleşir. O zamanlar Said Halim, henüz daha 8-9 yaşlarındadır. Said Halim Paşa, birkaç sene özel öğretmenlerden ders alır. Daha sonra ise, kardeşi Abbas Halim Paşa ile birlikte, İsviçre'ye gider. Cenevre'deki özel okulların birinde okumaya devam eder. Orta ve yüksek tahsilini Avrupa'da bitirdikten sonra, İstanbul'a geri dönüş yapar. Sultan II. Abdülhamid tarafından kendisine, "Fahrî şûra-yı devlet azalığı" tevcih edilir. Doğuştan gelen müthiş bir zekası ve hürriyete olan müthiş bir aşkı vardır. Dönemin İstanbul'unun baskıcı düzenine uyum sağlayamaz. Hâliyle de çok teveccüh görmez. İzdivacı sebebiyle, kendi zevkine göre değiştirip yenilediği Yeniköy'deki yalısına çekilir. Fikrini ve estetik zevklerini tatmin edecek şeylerle alakadar olur. Çok iyi bir kitap kurdudur. Bir taraftan okumakla içtimayı ve tarihi tedkikler ile, diğer taraftan da İslâm ve Osmanlı eski eserlerini toplamakla meşgul olur. O güzel yalısını en nefis, en kıymetli eserlerle adeta bir müze haline getirir. Musikiye hakkı ile aşina olduğu için de, en nefis eserlere pek ziyade kıymet verir onları bir araya toplamak için pek çok fedakarlık gösterir en meşhur üstadları himayesi altına alır, onlar için yardımlar ve fedakârlıklar yapmaktan da hiç çekinmez. Muhtelif nişanlarla taltif olunup "Rumeli Beylerbeyiliği" pâyesine erişmiş iken (1900), aleyhinde jurnaller verildiği için yalısı aranır. Birşey bulunamadıysa da baskı altına alınır ve kardeşi ile birlikte Mısır'a uzaklaştırılır. Meşrutiyet'in ilânı üzerine İstanbul'a döner. Şürâ-yı Devlet reisi (1912), Mahmud Şevket Paşa'nın sadrâzamlığında Hāriciye Nazırı (1913), ve onun ölümünden sonra Sadrâzam olur (1913). Balkan Harbi'nin sonu ile Birinci Dünya Harbi'nin ilk yıllarında sadrâzam olarak kalır. Osmanlı Devleti'nin harbe katılmaması için gösterdiği gayretler fayda vermez. Kendisi girilmesi kaçınılmaz olan harbe girmemek, girilse bile en son girmek için çok çabalar. Lâkin Enver Paşa'nın Almanlar ile birlikte savaşa girme ve savaşma arzusu, bizi birden harbin içine sokar. Ve bi anda kendimizi harbin içinde buluruz. Bunun üzerine istifa eder. Lâkin dönemin padişahı olan Mehmed Reşad, Said Halim Paşa'nın istifasından haberdar olması üzerine, onu sarayına çağırır; Alnından öper. Ve Said Halim Paşa'ya, kalması, kendisini bu toy, beceriksiz ve iş bilmezlerle yalnız bırakmaması için adeta yalvarır. Padişah'ın bu çaresizliğine üzülür, ısrarlarına dayanamaz ve istifasını geri çekip görevine devam eder. Lâkin İttihatçıların, elindeki salahiyetleri de yavaş yavaş almaları neticesinde, önce üzerinde bulunan Hariciye Nazırlığını, sonra da Sadrâzamlığı bırakır (Şubat 1917). Mütareke esnasında yurt dışına kaçmayı reddeder. Hatta harp suçlusu olarak yargılanmak için, bizzat kendisi müracaat eder. Zira ona göre, yaptıklarından dolayı vermeyeceği hiçbir hesap yoktur. İstanbul'un işgalinden sonra 10 Mart 1919'da İngilizler tarafından tevkif edilir. 22 Mayıs'ta İngilizler tarafından, öteki siyasî mahkûmlarla birlikte Malta adasına sürülür. Burada, diğer mahkumlarla beraber ciddi sıkıntılar ve çileler çeker. Lâkin o zaman orada sürgünde bulunan kişilerin, o günlerle ilgili hatıratlarında Said Halim Paşa'dan bahsederek, bir gün bile "öf" bile demediğini, aksine, çevresine tam aksi yönde telkinlerde bulunduğunu yazarlar. Böyle mükemmel bir hayat yaşayan bir adamın, böyle bir ortamda bile, "öf" bile dememesi, onları çok şaşırtır. Ve bunu dile getirmekten de kendilerini alamazlar.. Burada da iki yıl kadar kaldıktan sonra 29 Nisan 1921'de serbest bırakılır. İstanbul'a kabul edilmediği için de, Roma'ya yerleşir. Roma'da oturduğu sırada 6 Aralık 1921 günü bir Ermeni tarafından şehit edilir (Asil ve aziz ruhu şad olsun! ). Kendisi Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Uzun makaleler halinde Fransızca olarak kaleme aldığı ve hepsi derin tefekkür sebebi olan tam sekiz eseri vardır. Ayrıca hâtıralarının bir bölümü ile birkaç mektubunun olduğu da bilinmektedir. Bilinen eserlerinin tamamı bu kitapta toplanmıştır. Kitapları, hem yerli hem de yabancı araştırmacılar tarafından, İslâmcı fikir akımının temel eserleri olarak kabul edilir. Gelelim fikirleri ve eserlerine : İnceleme konusu olan bu kitap, tam 8 ayrı eserden oluşuyor; Meşrutiyet, Taklitçiliğimiz, Fikir Buhranımız, Cemiyet Buhranımız, Taassup, İslam Dünyası Neden Geri Kaldı?, İslamlaşmak ve İslam Devletinin Siyasi Yapısı.. Kitap, sanki ciltler dolusu eserlerin kısa bir özeti gibi olmuş. Çok güzel bir dil ve üslup kullanılmış. Her şey gayet açık ve anlaşılır.. Hatta Mehmed Âkif Ersoy, bu konuyla ilgili aynen şöyle söyler: "Yüzlerce sayfayı hakkıyle işgal edebilecek kadar geniş olan bir mevzuun, büyük bir ustalıkla otuz sayfaya sığdırılmış olduğunu söylersek bu büyük eserdeki bahislerin daha fazla hülâsa edilemeyeceği kabul edilir herhalde... Avrupalılaşmak, asrîleşmek, Türkleşmek, Osmanlılaşmak gibi mânâları meçhul mastarlar gördük. Fakat sohbet toplantılarındaki konuşmalara, basındaki makalelere mevzu olarak alınan bu tâbirlerin hakkıyle izah edildiğini görmedik. Bu sebeple de bunları ileri sürmek isteyenlerin ne demek istediklerini bir türlü anlayamadık. Bazıları bunu bizim anlayışımızın kıt olmasına veriyorlardı. Şimdi iyice gördük ki, ortada anlayamamaktan çok, anlatamamak felaketi varmış. İşte Said Halim Paşa hazretleri tarafından "İslâmlaşmak" mevzuuna dair ileri sürülen fikirleri pek güzel anlıyoruz. Çünkü bu fikirler sağlam, sâbit ve hakikî bir inancı müdafaa etmek için tam bir samîmiyetle ileri sürülüyor. Yazar, başkasının kanaatlerini değil, kendininkileri yazıyor. Duyguları, düşünceleri tamamiyle kendisinin. Ortada iğreti, sahte hiçbir şey yok. Halbuki yukarıda saydığımız diğer tabirlerin altında ileri sürülenleri bu mahiyette görmüyoruz. Çünkü sahibinde bile inanç şeklini almamış bir fikir, başkaları tarafından hakiki bir kanaat gibi müdafaa edilmek isteniyor. Artık böyle bir müdafaayı başarabilmek için ileri sürülecek düşüncelerin ne derece açıklık taşıyacağı pek kolay tahmin edilir. Son senelerde bir benzerini göremediğimiz bu eseri ile Said Halim Paşa hazretleri İslâm mütefekkirlerinin önüne tetkik ve tetebbu için gayet mühim birçok hakikatler koymuş bulunuyor..." . Eserlerinde önce konuyu anlatıyor, sonra eleştiriyor daha sonra da eleştiriyle beraber çözümü anlatıyor. İşin kötü tarafı; kitapta bahsi geçen birçok konu, halen daha bu millet için ciddi problem olmayı sürdürüyor. Daha da kötüsü, çözümü halen daha aynı şekilde ortada duruyorken ve halen uygulandığı takdirde sorun çözülebilecekken duruyor.. Söylenecek ve sitem edilecek gerçekten çok şey var.. lâkin bu konuyu burada kesiyorum. Said Hâlim Paşa'yı, kitabı okumadan önce de İslamcı fikirleri ve mensubu olduğu hanedan sebebiyle tanıyordum. Lâkin hem İslamcı fikirlerinin, hem millici duruşunun, hem siyasi tecrübesinin, hem de bilgi ve birikiminin bu kadar ileri seviyede ve derin olduğundan haberim yoktu. Millici ve İslamcı duruşu, bu duruşunu en net ve en berrak şekilde ifade edişi ve bunu muazzam savunuşu.. gerçekten sonuna kadar takdiri hak ediyor. Hele de hayatını Avrupa'da geçiren biri olmasına rağmen, İslamcı fikirlerinden ve millici duruşundan zerre taviz vermemesi gerçekten takdire şayan.. 57 yaşında olmasına rağmen, milletine ve dinine daha birçok hizmet yapabilecekken şehit edilmesi, beni gerçekten kahretti. Hatta kitabı okurken siyasi bilgi, birikim ve tecrübesine ikna olduktan sonra, "keşke biraz daha yaşasaydı ve keşke bir şekilde Lozan'a o gitseydi" dedim.. "En azından İsmet İnönü'nün siyasi tecrübesizliği ve yetersizliğinden ötürü düştüğümüz hatalara, onunla düşmezdik." diye içimden geçirmeden de edemedim.. Eserleri ve fikirleriyle daima yaşayacak! Mekânı cennet, asil ve aziz ruhu şad olsun!.. -
Said Halim Paşa
Said Halim Paşa
-
Buhranlarımız ve Son Eserleri
Buhranlarımız ve Son Eserleri
Buhranlarımız ve Son Eserleri
Buhranlarımız ve Son EserleriSaid Halim Paşa · İz Yayıncılık · 2020435 okunma
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.