Batı'yı bir kar fırtınası sarıyor; bütün küçük kasabaları beyaza boyayarak, her ışığı sarartarak, ayak seslerini örterek yağıyor; şimdi yağıyor, burada yağıyor; ne de çabuk geldi böyle bu kar fırtınası: damlar, boş arsa gözün görebildiği uzaklıklar gittikçe artan bir beyazlık içindeydi; sanki bembeyaz kuzular doluşmuştu her yana. Gazeteye baktı, sonra kara baktı. Bütün gün kar yağmış olmalıydı. Yeni başlamış olamazdı. Sokaklar tam bir sessizliğe gömülmüştü; boş arsada çocuklar koca bir ateşin çevresine toplanmışlardı; kara saplanmış bir otomobil ışıklarını yakıp söndürüyordu: imdat, imdat! Sessiz bir çağrı; tıpkı kederli bir yüreğin çarpışı gibi.