Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Facebook, “varlığı senkronize etmeye" yönelik daha geniş kapsamlı çağdaş ve (teknik) tertip kapsamında, oldukça ironik bir biçimde ötekinin yüzünü yok ederek yerine daha kısa ve öz bir mevcudiyet, daha hafif bir dokunuş getirir. Bu durum etkileşimlere farklı bir senkronizasyon türü getirir: "yaşam eksenleri boyunca yolları bir ya da birkaç noktada kesişen insanlar arasında oluşabilen tüm duygusal bağımlılık ve destek çeşitlerini" teşvik eden bir senkronizasyon. Yoğun bir “cevaplama ve oyalanma" mesaisiyle oluşmuş bu "hafif tesirli" kesişme biçimi, mütekabiliyete kolaylık, genişlik ve kendiliğindenlik kazandırır. "Büyük karşılaşmaların ya da büyük ihtirasların soyundan değildir bu," diye yazar Berlant, "daha ziyade dürtmenin hafifliğine ve oyunbazlığına yakındır. Daha fazlası her zaman imkân dahilinde olsa da buna yönelik bir zorlama yoktur." Ne var ki senkronizasyon istenci pek çok açıdan ve pek çok noktada ketlenir. Biz daha fazla senkronize etmeye çalıştıkça daha fazla çatlak ses duyulur. Filmlerden söz etmek isteyebiliriz, ama muhataplarımızdan oldukça farklı zevklere sahip olduğumuzu fark ederiz. Hava durumundan söz etmek isteyebiliriz, ama farklı yarıkürelerde yaşıyoruzdur. Soyut bir arkadaşla kurulacak ideal(ize) bir kaynaşmaya doğru çekildiğimiz her noktada dediğim dedik ya da kırtıpil bir somut öteki yolumuzu keser. Gelgelelim cihazlarımız, sadece ağ tabanlı konumu ve sürekli olarak "yenilenen" niteliği sayesinde bize Büyük Öteki'ye erişim sağlamayı vadeder. Taşınabilir cihazlar komşunun tavuğunu kaz gibi gösteren bir geçittir ve kullanıcı her nerede bulunuyorsa karşı taraf oradan daha iyidir. (Hatta akıllı telefonlar, doğası gereği sanal olan sihirle nesneleşmiş ya da sonsuz şekilde ötelenen arzu nesnemize doğru bir örtülü vektöre dönüşmüşçesine, Lacan'ın objet petit a'sının nihayet saptandığını, ele geçirildiğini ve ehlileştirildiğini akla getirir.) "Biriyle temas kurmaya" çalıştığımızda yaşanan tüm o beklenmedik zamansal teklemeleri, gecikmeleri ve kesintileri de bir düşünün. Arkadaşımız (ya da arkadaş adayımız) aniden tünele giren bir trende mesaj yazıyordur ve bağlantı ansızın kopar. Ya da bir muhabbetin ortasında olduğumuzu sanarken, karşımızdaki kişi sohbete daha sonra tekrar dönülecek bir mail gözüyle yaklaşır ve biz de mutsuzca onu rahatsız edip etmediğimizi düşünürüz. Ya da mesajlaşmamız karşıdaki kişinin ekranında açılan daha ilgi çekici ve cazip biri yüzünden gölgede kaldığı için yüzüstü bırakılabiliriz. (“Hey. Hâlâ orada mısın?") Paylaştığımızı düşündüğümüz zamansallığın eksik, eğreti ve kolayca yarıda kesilen bir nitelik taşıdığı, yüzüstü bırakılmanın ya da ihmal edilmenin etkisini hafifletecek olağan jestleri içermediği ortaya çıkar. Sonuç olarak özellikle de sohbet etmenin daha resmi nezaket kurallarını ve inceliklerini içselleştirmiş olanlar için, internetteki etkileşim sıklıkla yozlaşmış ve güvenilmez gelebilir. Yeni bir tür uzay-zaman süreksizliği çerçevesinde iletişim kurmak zorunda kaldığımızı görürüz. (Tam bu noktada Freud karikatürü ile Heidegger parodisini birleştirecek kadar laubali bir serbestlik sergileyerek, sosyal medyanın rahatsız edici nitelikte bir fort-da(sein) durumunu -yani, aynı zamanda hem burada hem de orada olmaklığı– teşvik ettiğini, bununsa hiçbir yerde olmamaktan farksız olduğunu ileri sürebiliriz. Böylelikle gerek başkalarının yaşadığı gerekse bizim yaşadığımız altüst olmuş bağlamsızlık hissiyle evsizleştiriliriz.
Sayfa 57 - 58 - PdfKitabı okudu
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.