Nur Saçan (Apollo), Defne’ye bir bakışta sırılsıklam aşık olmuştu bile. Onunla evlenmek istiyordu ve ona bir an önce sahip olmanın hayallerini kurmakdaydı.
…
Fakat kız nazik bir esintiden daha hızlı adımlarla sürekli kaçmaktaydı.
…
Genç tanrı, ona beyhude övgüler dizmekten yorgun düştü. Aşkın verdiği kuvvetle onu daha hızlı adımlarla kovalamaya başladı.
Tazı, bir tavşanı açık arazide görünce peşine takılır, tavşan da saklanacak yer ararcasına koşmaya başlar ve öylesine telaşlı bir koşturmaca başlar ki, izleyenler ha şimdi ha az sonra yakalayacak sanırlar ya! İşte tam da böylesine bir kovalama yaşanıyordu, tanrıyla, bakire güzel arasında. Tanrı umut ile kovalamakta, kız ise korkuyla kaçmaktaydı.
Kız nefes nefese kaldı sonunda, gücünün tükendiğini hissetti, yüzü sarardı, artık koşamaz bir haldeydi. Gözlerini Peneus’un suları üzerinde gezdirirken, ağlayarak seslendi:
“Baba ne olur yardım et bana! Suların kutsal güce sahip ise, şimdi dönüştür beni! Başıma bunca dertler açan güzelliğimi, al götür benden!”
Yalvarışı henüz bitmemişti ki vücudunda bir ağırlık hissetmeye başladı, o nazik memelerini ince bir kabuk sarmalamıştı bile; saçları yapraklara dönüştü, kolları ise dallara, öylesine hızlı koşan bacakları ise yere uzanan köklere dönüştü ve yüzü yeşilliklerle kaplandı. Geriye kalan, tek bir şey var idi; o da göz kamaştıran güzelliği.