“erkeği ben her şeyi sömürmeye hazır, yapışkan bir balık gibi görüyorum.”
İyi bir ifade kesinlikle. Uzun bir süredir TV dizisi izlemiyordum, uzun bir sürenin ardından gönüllü olarak Muhteşem Yüzyıl'ı izlemeye başladım, 37.bölüme kadar gelebildim lakin devam edemeyeceğime karar verdim. Tarihi dönemine, koşullarına göre değerlendirmek gerektiğine dair etik dediğimiz bir münasebetimiz vardı sanırım. Fakat ben böyle bir değerlendirmeyi günümüz koşullarının insanı olarak gerçekleştiremiyorum, ki ne olursa olsun buna gerek de duymuyorum.
Osmanlı dönemindeki "harem" kavramı padişahın ailesini ifade edermiş; anne, baba, eş, çocuklar. Lakin bu Beyazıt -birinci mi ikinci mi unuttum- dönemine kadar bu şekilde sürmüş, Beyazıttan sonra harem dediğimiz şeye "cariye" dediğimiz daha çok savaştan -ve çoğu yabancı kökenli- müstarip kadınlar/kızlar/kız çocukları dahil olmaya başlamış.
(Beyazıt döneminde ne olmuş, bunun bilgisine ulaşamadım, niçin Beyazıt döneminde böyle bir gelişme vuku bulmuş bilenimiz varsa ve açıklarsa çok güzel olur.)
Sultan Süleyman'ın, yani erkeğin yani padişahın yani her HALT iki dudağının arasında olan kişinin aldatmak dediğimiz mevzuyu normalleştirmişliği, ona biçildiğini sandığı ERKEK VE PADİŞAH kaftanını ç*künü herkesle paylaşabileceğine kanaat getirmesi, buna haremindekilerin karşı çıkamıyor oluşu -yani valide sultan, hasekisi, kalfalar-, bir ERKEK ve PADİŞAH ve hatta AŞKA HÖRMETİ olduğunu iddia eden bir kişinin etken rolünü daha fazla pohpohlamak istermişcesine kadınlarımızın afedersiniz ç*k peşinde koşması, padişah onları seçebilir lakin onlar ne bir padişah ne de başka bir şey kendilerine seçebilirler -kadının varlığının bir mal olarak işlev gördüğü, inanılmaz düzeyde değersizleştiği bir dönem daha görmedim diyecektim lakin...- falan filan.
Gelmek istediğim nokta şu ki, erkek canlısı etken bir rolle yetiştiriliyor. Ve nefs dediğimiz mevzunun arkasına sığınmaktan da hiçbir zaman kaçınmıyor. -Biyoloji falan filan, bana ne?!- Her şeye aman allah kalkan o ç*kleri dizginleyebilecek bir iradeye, akla, çok şükür medeniyete ve çok şükür ki Freud (hıhım!) gibilere sahibiz.