Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Alparslan Türkeş Yurda Dönüyor: 13 Kasım tasfiyesiyle yurt dışına sürgün edilen Türkeş ve arkadaşlarına dönüş izni çıkmıştı. Türkeş Avrupa'da arkadaşlarıyla, nasıl hareket edeceklerine dair bazı görüşmeler yaptıktan sonra Üsküp ve Selanik üzerinden Türkiye'ye döndü. Numan Esin'le birlikte Kapıkule'den giriş yaptı. Tarih 22 Şubat 1963. Edirne ve aynı gün İstanbul. Gerek Edirne'de gerek İstanbul'da kalabalıkça gruplar tarafından karşılanıyor. İstanbul karşılamasını Erk Yurtsever şöyle anlatıyor: "Biz Türkçü gençler, yağmurlu bir akşamüzeri Türkeş'i Topkapı'da karşıladık. Birkaç yüz kişi idik. Niyetimiz: Başbuğ'u karşılayıp, onu gideceği yere kadar, ağır ilerleyen bir kalabalıkla götürmek; bu esnada da bir gövde gösterisi yapmaktı. Türkeş'in gideceği yer Elmadağı'ndaki Divân Oteli idi. Türkeş orada bir basın toplantısı yapacak, bu toplantıda bizler de bulunacağız ve Türkeş'le, belki az bir süre için de olsa bire bir görüşeceğiz. Topkapı'dan Aksaray'a gelmemiz bir buçuk saat sürmüş, hava kararmıştı. Aksaray'a gelindiğinde, bugün kim olduğunu hatırlamadığım bir arkadaşım, ya da büyüğüm bana: 'Maltepe'ye gitmemi, Atsız Beğ'i alarak Divân Oteli'ne getirmemi' buyurdu... Maltepe'ye saat 21 sularında varabildim. Kapıyı çaldım. Bizzat Hoca açtı:" "-Geldi mi?" "-Geldi Hocam." "-Çabuk içeri gir."... "-Anlat bakalım." "Gün içinde olanları kısaca anlattım. Kaybedecek zaman yoktu. Ardından da hemen Divân Oteli'ne gideceğimizi söyledim." "-Biraz bekle, dedi ve dışarı çıktı."... "Hoca on dakika sonra odaya döndü. Giyinmişti. Bana:" "-Haydi! dedi." "Oturduğum yerden kalkmadan cevap verdim." "-Hocam, gitmeyelim." "-Neden?" "-Bilmiyorum ama Hocam, gitmeyelim işte." "Her zaman oturduğu sandalyesine çöker gibi oturdu... Üç asır süren bir üç dakika geçti. Sonra ağzından bir "Evet" sözü çıktı ve dışarıda bizi yolcu etmek için bekleyen Kâniye'ye seslendi:" "Kâniye, bize çay yap." Ardından bana döndü:" "-Amca, atalarımız çay içerdi." (Atsız'ın sık kullandığı bu sözü ben de çok işittim. Yalnız sözü ben şöyle hatırlıyorum: "Ecdadımız çaydı". Tabii bu, Atsız'ın esprilerinden biriydi) "Ve... Biz o gece Dîvan Oteli'ne gitmedik." (Yurtsever 2000: 95-96). Erk Yurtsever, birkaç gün sonra Türkeş'in Atsız'ı ziyaret etmesinin “töreye daha uygun” olacağını düşünmüştür. Fakat milletvekili olması hâlinde gireceği partiye (Adalet Partisi'ne) zarar verebileceğini düşünen Atsız'ın, bu olayda da, basın toplantısına giderek, Türkeş'in girişeceği siyasi harekete zarar verebileceğini düşünmüş olması mümkündür. Atsız'ın, Alparslan Türkeş'in yurda dönüşüyle ilgili tutumunu Deliorman da şöyle anlatıyor: "Atsız, Türkeş'in gelişini âdeta adım adım takip etmişti. Onun tekrar vatana kavuşmuş olmasından son derece memnundu. Bu memnuniyette, eski bir ülküdaşın maruz kaldığı haksızlığın sona erişindeki hoşnutluktan daha fazla bir şey vardı. Türk milliyetçiliğinin aksiyon hâline geçişi için Atsız'ın beslediği büyük ümidi gerçekleştirecek tek güvenilir şahsiyet, hiç şüphesiz Türkeş'ti. Atsız'ın o günlerdeki sevinçli hâli, hep gözlerimin önündedir." (Deliorman 2000: 240). Türkeş yurda dönmüş, Ankara, Gazi Osmanpaşa, Kader Sokağı'ndaki evine yerleşmiştir. Adalet Partililerden ve CKMP'lilerden teklifler almaktadır. Bir yandan da Talat Aydemir yeni bir ihtilale hazırlanmaktadır. Arkadaşlarının ısrarıyla Türkeş 10 Nisan 1963'te Dikmen'deki taş ocağında Talat Aydemir'le bir görüşme yapar. Aydemir'in ihtilal teklifini ve liderliğini reddeder, sivil siyaset yapmak niyetinde olduğunu söyler. 21 Mayıs'taki Aydemir ihtilali yine başarısız olur. İhtilalciler tutuklanıp yargılanırlar. İhtilale karışmadıkları hâlde Türkeş, Muzaffer Özdağ ve Rıfat Baykal da tutuklanıp yargılanırlar. Sıkıyönetim mahkemesindeki yargılama, 07 Haziran 1963'te başlar, 05 Eylül 1963'te biter. Talat Aydemir ve Fethi Gürcan idama mahkûm edilir; Türkeş ve arkadaşları ise beraat ederler. Atsız'ın, Türkeş'in gelişini adım adım takip ettiği gibi bu olayları da adım adım takip ettiği muhakkaktır. 1963 yılında Türkçülerin haftalık bir dergisi yoktur. Sadece Ankara'da ayda bir çıkan Orkun dergisine sahiptirler. Orkun'un Nisan 1963 sayısında Türkeş ve arkadaşlarıyla ilgili bir haber vardır: "İki yıl ayrılıktan sonra yurda dönen kıymetli milliyetçi dostlarımızdan ALPASLAN TÜRKEŞ ile Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er, Rıfat Baykal önümüzdeki sayılardan itibaren dergimiz tarafından okuyucularımıza tanıtılacaktır. Kendileri de dergimizde yazı yazmağı vaat buyurmuşlardır." (Orkun, Nisan 1963: 28). Nitekim Muzaffer Özdağ'ın Ankara Türk Ocağı'nda verdiği "Anlaşılmayan Atatürk” başlıklı konferans bir sonraki sayıda yer alacaktır (Orkun, Mayıs 1963: 16-19). İzleyen aylarda Atsız'ın yazıları da dergide yer alır. Haziran sayısında "Türkçülük", Temmuz sayısında "Türk Kara Ordusu Ne Zaman Kuruldu?". Özdağ'ın konferansı Mayıs sayısında verilmiştir ama Aydemir'in 21 Mayıs darbesi dolayısıyla Türkeş'le beraber o da tutuklanmış, yargılanmış ve ancak 05 Eylül'de beraat etmiştir. Bu sebeple "Anlaşılmayan Atatürk" yazısının devamı da derginin ancak Kasım sayısında yayımlanabilmiştir (Orkun, Kasım 1963: 3-5, 28). Orkun'un Ocak ve Mart 1964 sayılarında da Rıfat Baykal'ın "Kore Hatıraları" yayımlanır. Bütün bunlar, aradaki 21 Mayıs sektesine rağmen, Atsız, Türkçüler ve Türkeş ile arkadaşlarının iç içe olduğunu, birlikte hareket ettiklerini gösterir. Hacaloğlu'na yazdığı 25.10.1963 tarihli mektupta Atsız, "Ben 27 Ekim'de Ankara'ya hareket edeceğim. 31 Ekim'de döneceğim." demektedir. Bu gidişin, Eylül başlarında tahliye edilen Türkeş'le görüşmek maksadıyla yapılmış olması mümkündür. Yine Hacaloğlu'na yazdığı 26 Ocak 1964 tarihli mektupta da Atsız, Türkeş'le İstanbul'da görüştüğünü söylemektedir: "Türkeş'in CKMP'ye girmesi işi şimdilik geri kalmış. Ben kendisini, Ankara'dan İstanbul'a geldiği gün gördüm. Geçerken bana uğramıştı. Bir iki saat konuştum. Bana da bu partiye gireceğini söyleyip fikrimi sordu. Ben, başkan olmak ve yeni bir tüzük yapıp yeni bir ruh getirmek şartıyla girmesi lehinde bulundum." (Hacaloğlu 2013: 71). 18 Ekim 1963'te Türkçüler Derneği'nin Üsküdar Odası kuruldu. Atsız'ın isteğiyle bir süre sonra Altan Deliorman, Oda başkanı oldu. Üsküdar Odası / Ocağı, Türkçüler Derneği merkez ve şubeleri arasında en faal şube olmuştur. Her cumartesi seminerler ve açık oturumlar düzenleniyor, bazen de civardaki bir sinema salonunda konferanslar verdiriliyordu. Deliorman, Üsküdar Ocağı'nda toplanan üyelerin genellikle, Türkçülüğün siyasete girmesini uygun bulmadıklarını, buna karşılık Atsız'ın, "Türkeş'in mutlaka desteklenmesi fikrinde" olduğunu belirtir (Deliorman 2013: 118).
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.