Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türk Kara Ordusunun Kuruluşu-Sağlık Durumu-Kayıp "Türk Tarihi" Hakkında Ağustos ayı içinde Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanlarının onuncu baskısı yapılır. Bozkurtlar adıyla iki kitabın bir arada yayımlandığı ikinci baskı. Son baskıda renkli resimler de var (Hacaloğlu 2013: 315, 321). 26 Ağustos 1974'te Türk Kara Ordusu'nun kuruluşunun 2183. yılı kutlandı. Böylece kara ordumuzun M. Ö. 209'da kurulmuş olduğu Genel Kurmay tarafından da kabul edilmiş oldu. Daha önce, kara ordumuzun kuruluş yılı olarak Yeniçeri Ocağı'nın kurulduğu 1363 yılı kabul edilmekteydi. Atsız Orkun dergisinin 18. sayısında (15 Temmuz 1963) "Türk Kara Ordusu Ne Zaman Kuruldu?" başlıklı bir yazı yazarak, Hun imparatoru Motun'un tahta geçtiği M. Ö. 209'u teklif etmiş, Ötüken'in 1973 Nisan sayısında da aynı konuyu gündeme getirmişti. Teklifinin resmen kabul görmüş olması Atsız'ı memnun etmiş ve 27 Ağustos 1974'te yazdığı "Milli Şuur Harekete Geçiyor" başlıklı yazıyla memnuniyetini belirtmiştir (Ötüken 129, Eylül 1974: 24). Temmuz ayından itibaren Atsız'ın sağlık durumu da iyiye gitmektedir. 01 Ekim'de Hacaloğlu'na yazdığı mektupta "Sağlık bakımından oldukça iyiyim." demektedir. Bu arada gözlerinden de bir rahatsızlık geçirmiş ve okuma gözlüğü değiştirilmiştir (Hacaloğlu 2013: 314, 321, 322). Fakat iyileşmenin arızi olduğu anlaşılıyor. 05 Kasım'da Gökhun'a yazdığı mektupta şöyle diyor: "Ben iyice yaşlandım. İkide bir hastalanıyor ve bunu kendi tedavimle geçiriyorum. Doktora gitmekten sıkılıyorum. Beklemeye hiç tahammülüm kalmadı." (Hacaloğlu 2013: 325). 13 Kasım 1974'te Adile Ayda'ya yazdığı mektup da sağlık haberleriyle başlar: "Ben de son bir iki aydır bir şey geçiriyorum. Rahatsız olup da doktora gitmemek hayatımda yaptığım şey değildi. Eski tıbbiyelilikten kalma alışkanlıkla bunu hiç ihmal etmezdim. Bu sefer, her şeye karşı duyduğum isteksizlik sağlığımın kontrolüne de sirayet etti. Zannederim beklemekten sıkılıyorum. Hangi doktora gitseniz, bekleme odası dolu. Randevular uzun bir zaman sonraya talik ediliyor. Fakat nihayet davranacağım bir gün gelecek amma ne zaman, bilemem." (Ayda 1988: 77). Aralık ayında da hastalıklardan şikâyetçidir. Gökhun'a yazdığı 05 Aralık 1974 tarihli mektupta şöyle diyor: "Geçen yıl, kış aylarında hapiste iken, hele Toptaşı'nın sobaları yanmazken, evvelce, 1944'te aldığım romatizma ilerlemişti. Şimdi daha da arttı. Her yerim ağrıyor. Doğrusu yürümekte de güçlük çekiyorum. Yani söz aramızda, senin anlayacağın yakında defterim dürülecek. Nejdet'le ikimiz hızla çökmekteyiz ama son enerjiye kadar mücadelemiz devam edecek." (Hacaloğlu 2013: 330-331). 25 Kasım 1974 Çarşamba günü, Ahmet B. Ercilasun ile Osman F. Sertkaya, Atsız Beği Maltepe'deki evinde ziyaret ederler; Gök Türk tarihinin meseleleri üzerinde konuşurlar (Sertkaya 1995: 78). 1975 yılında da Atsız'ın rahatsızlıkları devam etmektedir. Adile Ayda'ya yazdığı 14 Ocak 1975 tarihli mektupta şöyle diyor: "Nihayet muayenehanesinde âletli ve kaçak bir laboratuvarı bulunan bir doktora gidebildim ve sevimsiz haberler alarak çıktım: Kalp arızalı, öteki arızalar da caba... Maltepe'ye gelişinizden sonra yazdığınız bir mektupta, en aşağı yirmi yıl daha yaşayacağım hakkındaki dostane sözleriniz ve tesellileriniz gerçekleşmeyecek. Abdülhak Hâmid'in dediği gibi, benim için de artık:" "Tat yok gecesinde, gündüzünde;" "Ben neyleyim bu yer yüzünde?" "Bunun için esef etmiyorum ammâ, Türklerin bir birlik olduğunu iddia eden Türk Tarihi'ni bitiremeden gidersem, cidden yazık olacak." (Ayda 1988: 79). 1975 Şubatı'nda Atsız, Türk Tarihi kitabıyla yeniden uğraşmaya başlamıştır. 20 Şubat 1975'te Adile Ayda'ya yazdığı mektupta yer alan şu satırlar, kayıp Türk Tarihi hakkında, bizzat Atsız'ın kaleminden çıkan ifadeler olduğu için önemlidir: "Ben de Türkçü bakışla Türk Tarihi'ni bitirmeden bitmemeliyim. Kaldı ki, benimki ilmî iddiası olmayan, sırf gençlik ve millet için yazılacak olan, fakat yeni bir görüş getiren tarih olacak. Yeni evimin bir dolabından müsveddeleri bulup çıkardım. 1942'de başlamış ve üç defa yazmışım. Biri mufassal, biri orta, biri muhtasar. Şimdi mufassalını ele alarak düzeltmeğe başladım. Bakalım ne olur." (Ayda 1988: 81).
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.