Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Proletarya
Proletarya, esas olarak sanayi işçilerine ve ikincil olarak da diğer ücretlilere atfen kullanılır. Proletarya, herhangi bir üretim aracından mahrum bırakılan ve emek gücünü üretim araçlarının sahibi olan kapitalistlere satmak zorunda olan bir sınıftır. Kapitalist işverenle- rin kendilerine ayırdığı artı-değerden çok daha küçük, az bir geçim ücreti karşılığında artı-değer yaratmaya zorlanmak suretiyle sömü- rülürler. Filipin toplumunun bugünkü yarı-sömürge ve yarı-feodal doğa- sından dolayı, Filipinler sanayi proletaryası köylülüğe kıyasla küçük- tür. Ülkedeki toplam insan gücünün yaklaşık yüzde 15'ini kapsar. Sayıları 1.8 milyondan 2 milyona kadar değişmektedir. Sanayi işçileri; kara, deniz ve demiryolu taşımacılığı, maden ocakları ve taş ocakları; ağaçlık alanlar ve kerestecilik birimleri; şe- ker, hindistan cevizi ve abaka-soyma değirmenleri; kamu hizmetleri tesisleri; gıda işleme-içecek tesisleri ve bira fabrikaları; tabakhane ve ayakkabı imalatı; tekstil fabrikaları; baskı makineleri; alışveriş fırma- ları; kimya ve ilaç fabrikaları; sabun ve kozmetik fabrikaları; petrol rafinerileri; un değirmenleri; çimento tesisleri; kağıt hamuru ve kağıt üretimi; hurda metal ve çelik işleme tesisleri ve diğer bazı girişim ve sanayi hatlarında bulunurlar. En stratejik ve en büyük işletmeler ABD'li tekelci şirketlerin elindedir ve onlar tarafından kontrol edil- mektedir. Bunun haricinde, bu işletmeler yerel büyük burjuvazinin ve orta burjuvazinin mülkiyetindedir ve ikincisi ekonomide bir bü- tün olarak ikincil bir rol oynar. Sanayi işçileri, ABD emperyalizmi, yerli kapitalizm ve feodalizm tarafından aşırı derecede ezilip sömürülmektedir. Sözde Magna Car- ta Çalışma Hakkı'nın kendilerine gerçekte bir yardımı bulunmaz. Fi- lipinler Komünist Partisi ve Emek Örgütleri Kongresi'nin acımasızca bastırılmasından sonra bu belge karşı-devrimciler tarafından veri- len salt imtiyazlı ve aldatıcı bir kağıt haline gelmiştir. İşçiler, sürekli enflasyondan ötürü azalan düşük ücret alıyor ve sendikalaşma, iş güvenliği, ölüm ve yaralanma tazminatı, fazla mesai ücreti, doğum izni ve ücretli izin, periyodik tıbbi kontrol ve diş tedavisi, emeklilik maaşı ve benzeri asgari haklardan mahrum bırakılıyor. İşçiler hak- larını talep ettiği zaman, ordu, polis, mahkemeler ve hapishaneler acımasızca karşılarında duruyor ve kendilerine karşı kullanılıyor. Ekonominin genel geri kalmışlığı nedeniyle aşırı sayıdaki işsiz insan ve yetersiz istihdam, her zaman sömürücülerin işten çıkarma, yer değiştirme ve işçi ücretlerini ve yaşam koşullarını bastırma amacıyla kullanılmaktadır. Gerici işverenler herhangi bir imtiyaz vermeden önce, işçileri en çirkin şekilde aldatırlar ve bu durum, karşı devrimci devletin acıma- sız gücünü gösterir. Gerici hükümet yetkililerine, işçilerin grevleri- ni bastırmak için hizmetli ücretleri, rüşvet ve diğer özel ayrıcalıklar verilir. İşçi temsilcileri, işçileri yanlış yönlendirerek ya da ekonomik mücadeleyi sadece "toplu pazarlık anlaşmasının" sulandırılan ko- şullarını elde etmek ve işçilerin sınıf bilincinin yükselmesini engel- leme amacıyla pazarlığa girerler. Sömürücüler, güçlü bir işçi birliği karşısında başka hiçbir çıkış yolu kalmadığı zamanlarda belirli dü- zeyden işçilere ayrıcalık sunarlar. Fakat bunlar verdiklerini geri al- manın, proletarya ve diğer çalışanların sömürüsünü yoğunlaştırma- nın yollarını aramayı asla bırakmazlar. Sanayi işçilerine ek olarak, şeker, hindistan cevizi, lif yetiştiri- ciliği, narenciye, ananas, muz ve sebze çiftlikleri başta olmak üzere geniş şekilde çiftlik işçileri bulunur. En uzun saatler çalışır, en dü- şük ücretleri alır ve en kötü şartlara maruz kalırlar. Emperyalistler, toprak ağaları, işverenler ve tefeciler tarafından sömürülürler. Sanayi işçileri gibi, tarım işçileri de ücretlilerdir ve kendi üretim araçlarına sahip değildirler. Onlar kırsal proleterlerdir. Sanayi proletaryası bugün ülkedeki en gelişmiş üretici güçtür. Uluslararası olarak emperyalist ülkelerdeki ve genel olarak dünyada- ki en gelişmiş üretici güç ile ilişkilidir. En gelişmiş ekonomik biçim olan sosyalizm ile ilişkilidirler. Proletarya, insanlık tarihinde büyük ölçekli üretimin modern araçlarını yaratarak en ileri üretici güç ola- rak ortaya çıkmıştır. Ekonomik statüsü ve siyasi tecrübesi temelinde, proletarya uluslararası ve ulusal düzeyde en ileri politik güç haline gelmiştir. Bu gerçek, emperyalizmin toptan çöküşe geçtiği ve sosya- lizmin dünya çapında zafere doğru ilerlediği Marksizm-Leninizm- Mao Zedong Düşüncesi çağında doğrudan açık bir hale gelmiştir. Filipinler proletaryası yalnızca Filipin Devrimi'nin temel itici gücū değil, aynı zamanda öncü gücüdür. Bugün demokratik halk devri- mine ve sonrasında sosyalist devrime rehberlik edecek proleter dev- rimci ideoloji Marksizm-Leninizm-Mao Zedong Düşüncesi sanca- ğını taşırlar. Emekçi kitleler arasında, proletaryanın sınıfsal liderliğini temsil eden Filipinler Komünist Partisi bulunmaktadır. Materyalist felsefe, diyalektik ve tarihsel materyalizm, ekonomi politik, sosyal bilimler, halk savaşı, parti inşası ve Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin kap- samlı bir kavrayışına sahip sınıftırlar. İşçiler bugün Filipin toplumunun en yoğun sınıfıdır; büyük sayılarda günlük olarak birlikte çalışırlar. Güçlü bir örgütlenme eğilimine ve disiplinine sahiptirler. Sınıfsal liderliklerini göstermek, köylüler ve halkın diğer sömürülen kesimleriyle birlikte siyasi ikti- darın ele geçirilmesine kendilerini hazırlamak için grevler düzenle- yebilirler. Halk ordusuyla koordineli olarak genel grev yürütürken, Sınıf düşmanlarını felç edebilir veya onları devirebilirler Kendine ait hiçbir üretim aracı bulunmayan, en acımasız baskı ve sömürülere maruz kalan proletarya, her zaman sınıfsal liderliği- ni uygulamak, Filipin halkının baskıcılarını ve sömürücülerini alt etmek istemiştir. Emperyalist ülkelerin proletaryası ile kıyaslandı- ğında genç olan Filipinler proletaryasının, köylülükle doğal olarak yakın ve güçlü bağları bulunur. Filipinli işçilerin çoğu köylü aileler- den gelir. Halk savaşını başlatmak için tüm ülkede çeşitli yerlerdeki barrio hanelerinden ve akrabalık bağlarından tam şekilde yararlana- bilirler. Şu anda, devrimci silahlı mücadelede köylülerle birleşmek için kırsal alana giden çok sayıda işçi bulunmaktadır. Kırsal kesimde, madenlerde ve taş ocaklarında, taşımacılık hatlarında, kereste ve odun kesimhanelerinde, tarlalarda, çimento fabrikalarında ve diğer yerlerdeki işletmelerde çalışan işçiler, köylü kitlelere sıkı sıkıya bağ- lıdır ve devrimci davaya kolaylıkla katılmaktadırlar. Filipinler proletaryasının görkemli bir devrimci mücadele tarihi bulunur. Devrimci ideolojileri olan Marksizme yönelik bilinçsizlik- lerine rağmen, Andres Bonifacio liderliğindeki Filipinli işçiler, eski ulusal demokratik devrime kuvvetli bir şekilde katılıp harekete geç- mişti. Filipin-Amerikan Savaşı sırasında, devrimci hükümet resmi gazetesinin matbaa işçileri ilk sendikayı kurmuştu. Aguinaldo hü- kümetinin ABD emperyalizmi tarafından yenilgisinden sonra em- peryalistler ve yerli uşakları tarafından başlatılan acımasız saldırı ve baskılara rağmen, sendika kurmaya korkusuzca devam etmişlerdir. İşçileri durduramayan ABD emperyalistleri, yerelde proletarya safları arasında Amerikan İşçi Sendikası Federasyonu (AFL)'nin ge- rici sendikacılığını yaymaya çalışmış ve Ekim Devrimi'nin zaferin- den sonra, anti-bolşevik histeriyi teşvik etmiştir. Filipinler Komünist Partisi, birleşik güç kullanımı ve aldatmacalara rağmen, 1930 yılında kuruldu ve Marksizm-Leninizmin teori ve pratiğini Filipin Devri- mi'nin somut pratiği ile kaynaştırmasının resmi başlangıcını gerçek- leştirdi. ABD emperyalizmi ve yerli uşakları, o dönemlerden itibaren devrimci işçilere acımasız şekilde saldırabilmek için her tür baha- neyi kullandı, aynı zamanda Parti'nin iç zaaflarından da yararlandı. Parti, kuruluşundan yalnızca birkaç ay sonra ABD emperyalist- leri tarafından Quezon kukla kliği ve kukla konsolosluğun kullanıl- ması ile acımasızca saldırıya uğradı. 1935-1941 döneminde Vicente Lava önderliğindeki burjuvazinin siyasi temsilcileri, Lava ve Taruc- ların karşı-devrimci revizyonist çizgisinin temelini atmak için parti- ye girdi. Bu çizgi 1938'de Komünist Parti ve Sosyalist Parti birleşince daha belirgin hale geldi. Anti-Japon direniş savaşı sırasında, proletarya ve Filipinler Ko- münist Partisi, köylüleri devrimci silahlı mücadeleye yönlendirerek kayda değer bir güç kazandı. Ancak, 1945'te ABD emperyalistlerinin dönüşü ile, burjuvazinin, Lava ve Tarucların karşı-devrimci revizyo- nist ajanları partiyi hatalı parlamenter mücadele yoluna yönelterek ABD emperyalizmi ve feodalizmin, işçi ve köylülerin önemli demokratik kazanımlar elde ettikleri bölgeleri geri almasına izin verdiler. Lava ve Tarucların örtülü muhalefetine rağmen, devrimci kitlelerin ısrarı üzerine silahlı mücadele yeniden başladı. İki yıl için- de hızlı bir askeri zafer elde etme kisvesi altında, parti içinde Jose Lava'nın önderliğindeki burjuvazinin karşı-devrimci ajanları halkın mücadele gücünü adım adım ve uzun bir süre içinde inşa etme ilke- sini terk etti. ABD emperyalistleri böylece, komprador büyük bur- juvazi, toprak sahibi sınıfı ve bürokrat kapitalistler ile birlikte, halka ve partilere karşı "kuşatma ve bastırmaya" yönelik alçakça kampan- yalar başlatarak devrimi sabote etti. Kukla devlet, 1951 yılında en büyük ve en güçlü sendika hareketi olan Emek Örgütleri Kongresi'ni, memurlarına ve yöneticilerine karşı her tür terörist eylemi gerçekleş- tirerek tahrip etti. Gericiler, ancak bu demokratik örgüt yok edildik- ten sonra ajanlarının işçileri yanıltması ve yanlış yönlendirmesi ama- cıyla sözde Magna Carta Çalışma Hakkı adı verilen şeyi çıkarttılar. Feci askeri yenilgilerin ardından, burjuvazinin parti içindeki karşı-devrimci ajanları olan Lava ve Taruclar teslimiyet yolunda bir dizi adım attı. Luis Taruc 1954'te teslim oldu ve Jesus Lava da 1964'te aynısını yaptı. Devrimci kitle hareketi, Lava ve Tarucların karşı-dev- rimci revizyonist çizgisinin eski Komünist Partisi içinde uzun dö- nem hüküm sürmesi nedeniyle sabote edilecekti. Eski Komünist Parti yalnızca iktidarı ele geçirmede başarısız olmadı, aynı zamanda devrimci silahlı mücadeleyi yürütme noktasında da başarısız oldu. Proletarya, gerici sendika patronları ve diğer dolandırıcılar tara- fından yağmalandı. ABD işçi ataşesi, CIA, AID, AFL-CIO, ICFTU ve ILO temsilcileri, ABD vakıfları (Asia, Rockefeller, Ford ve benzeri), Asya Emek Eğitim Merkezi, Sosyal Hizmet Enstitüsü, Filipin Ticaret Birliği Merkezi, Özgür İşçiler Federasyonu, Filipin Nakliyat ve Genel İşçi Örgütü ve pek çok gerici oluşumun proletaryayı uzun zaman- dır yanıltmaya çalıştıkları görülmektedir. Yine de, bu anti-komünist ve anti-proleter gerici varlıklar tarafından eğitilen, sahaya sürülen ve sübvanse edilen oluşumların Filipinler işçi sınıfının yüzde onunu sah- te sendikalarda zorlukla kontrol ettiği bilinmektedir. İşçilerin yalnızca Marksizm-Leninizm-Mao Zedong Düşüncesinin kuramsal rehberliği altında ve proleter devrimci parti olan Filipinler Komünist Partisi'nin pratik önderliğinde örgütlenip harekete geçirilebileceği açıktır.
Sayfa 188Kitabı okudu
·
93 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.