hakikatın çokluğuna ihtimal verildiğinde tuzla buz olacak paranoid bir takıntı.
öncelikle pratik hayatta hiç kimse felsefe, psikoloji, psikanaliz gibi meşgalelerle uğraşmıyorsa benliğin ne olduğunu bilmek zorunda değildir.
bunlarla uğraşanların tek ve tam bir sonuca ulaşmalarının da fiilen imkanı çok düşüktür. (nihayetinde bu tek ve tam benlik iddiasının tüm bireylerce kabul görmüş olması gerekecektir)
bir, bilinebilme imkanı ancak benliğin tanımı noktasında mutabık kalmış kişilerin sağduyu çevresinde mümkün olacaktır. dolayısıyla ontolojik olarak ideal bir benlikten bahsetmek yine mümkün olmayacaktır.
*peki bu yaşanan durum bir çeşitlilik midir yoksa belirsizlik midir?
_benim kanaatim çeşitlilik olduğundan yana.
*ama hakikatin çokluğu bir belirsizlik ve tutarsızlık yaratmaz mı?
_bence yaratmaz, çünkü pratik hayatta geçerli sonuçların ortaya çıkabilmesi için konunun nesnesinden bağımsız şartların da belirli olması gerekir.
başka bir deyişle her hakikat, her şartta hakikat olmaz. bu yüzden benliğe nefs dedin mi habis bir ruh, ego dedin mi kararlı ve tutarlı bir davranış patternine sahip birey akla gelir.
*iyi de hocam, ben diyorum benliğin tanımı sabit değil, sen diyorsun bence sence şöyle böyle... sorun, bu işin "sence, bence" olması zaten...
_yes, exactly. çünkü tek, tam ve sabit hakikatler, evrensel(tümel) boyutta kitlelerin ikna olduğu ve mevcut zaman aralığında pratik karşılıkları kişilerce bizzat deneyimlenen önermeler ve kurgulardan başka bir şey değildir.
hegel ustanın yolundan gitmek gerekirse benliğe sabit, tek ve tam bir tanım getirmenin en doğru yolu benliğin tüm parçalarını bilmek ve tecrübe etmekten geçiyor. peki, hayat bu süreç için harcanmaya değer mi? sanmam.
*"harcarım" diyen olursa ne dersin?
_olabilir. your life your choice derim.