"Kardeş, aman terörist falan değilsin ya!" diyerek soruyla karışık için deki kuşkuyu dile getirdi. Güldüm:
"Tabii teröristim! Terörist olmasam, Halit, Engin terörist olmasa, gecenin bu saatinde Ferizdağ tepesinde ne işimiz var? Terörist olmasam ta Almanya'dan kalkıp da buralara gelir; Havva Nineyle, Salih Tilkiyle konuşacağım diye koşturur muyum? Keşke her terörist benim gibi, bizim gibi olsa!..."
... Gece bir vakit gözlerime uyku girmedi. Nedir bu böyle? Yunanistan'da, Vraşno'da, Vatalakos'ta ve diğer yerlerde kimse bana "Sen te rörist misin? Sen şu musun, bu musun?" diye sormaz, kuşkulanmaz, korkmazken; neden kendi yurdumda, kendi insanlarım her adım başı soruyor, kuşkulanıyor, başlarına bir iş gelmesinden korkuyordu. Nedir bu dağı taşı, kadını erkeği, gencini yaşlısını saran kuşku ve korku?
Ben de korktum kendi ülkemde, kendi insanlarımın korkusundan!
Bu sorular, bu korkular, bu düşüncelerle sağıma döndüm, soluma döndüm; güzel günleri, korkusuz yaşanılan günleri düşledim...