Fakülte, şehrin insanlarını ve motorlu araçlarını alamayan dar sokaklarında sıkışıp kalmış. Bakımsız bir ortaokul ya da taşra lisesi görünümünde. Binaların kiremitleri kırılmış, yerinden oynamış. Karadeniz gibi çok yağmur yağan bir yerde ne olur bu okulun hali? Kalorifer bacasının işi, yağmur sularıyla yan duvardan aşağılara kadar siymiş. Sarı boyalı duvarın üstünde kapkara bir ünlem işareti meydana gelmiş.
Bu kiremitlerin halini, bu kapkara ünlem işaretini bu okulun yöneti cileri, öğretmenleri, öğrencileri, işçileri neden görmez? Bu kentin insanları niçin görmez? Görenler niçin sormaz? Öğrenciliğinde okudu ğu okulun bozulan kiremidini, akan çatısını, baca isiyle kirlenen duvarını görmeyen; görecek kadar beyni eğitilmeyen bu gençler yarın öğretmen olduklarında öğrencilerin bakarkör olmalarını nasıl önleyecekler?
Sorular, sorular, sorular... Kendi kendime konuşuyor, düşünüyor, üzülüyorum. Gezdiğim gördüğüm yerlerde, "Hah işte, yaptık mı böyle mükemmel, tam yaparız!" diyebileceğim işler, gelişmeler arıyorum.
Ama tersi çıkıyor karşıma...