Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Okumuş olduğum ilk Hakan Günday kitabı. Hakan Günday okuma zamanımın geldiğini düşünen arkadaşım tarafından hediye edildi. Ben ise yazarı okumak ile okumamak arasında kalmıştım. Nedenini gerçekten bilmiyorum. Belki de "Gecenin Sonuna Yolculuk" kitabı yazarın başucu kitabı olduğunu öğrendiğimde istemsizce bir karşı olma durumu da olmuş olabilir. Sanki bir tek ben severim o kitabı kimse sevemez okuyamaz gibi :) Neyse sonuçta yazarla tanışmış oldum. Memnun da kaldığımı belirteyim. Ayrıca yazarı okumaya bu kitapla mı başlamak gerekiyor bilemedim. Yazar hakkında bir fikre varmak kolay değil. Hele de bu kitabı okuduktan sonra. Bu kitap yarı gerçek, yarı kurgu, yarı tarihsel bilgiler barındırıyor. Başlangıçta “zorunlu askerlik hizmeti” kavramının ne kadar doğru olup olmadığı ele alınıyor. Sonrasında ise konu bambaşka bir boyut alıyor. Bir askerin bu hizmette yaşadıkları ile başlıyor kitap. Daha sonra eski bir asker olan Ziya Hurşit karakterine geçiyor. (Ziya Hurşit, Atatürk'e suikast düzenleyecek olan kişi ve yargılamalar sonunda idam edilen kişi olarak biliyoruz.) Çok fazla detay yok. Yazar da bundan esinlenerek neden bir insan Atatürk'ü öldürmek istesin sorularına cevap bulmak için kurgular ile gerçekleri birleştirip böyle bir eser ortaya çıkarmış. Açıkcası merak uyandırıyor. Askerlik konusunun “zorunlu” olması üzerinden eleştiriler getiriyor yazar. Askerlik sırasında yaşanan psikolojiyi bana göre çok iyi yansıtmış. Buradaki doğuda yapılan askerlik olursa ve kış mevsimi olursa öne çıkan en önemli kavram soğuk oluyor. Ben de Ankara’da -10, -20'lerde nöbet tuttuğumu düşündüğümde gerçekten daha iyi anlayabiliyorum. Yazar burada çok iyi işlemiş bunu. Ve doğal olarak kar. Burada ufak bir anı ile bağlamak istiyorum çünkü aşağı yukarı aynı muhabbet kitapta da yer alıyor. Ankara aralık, ocak ayları malum kar altında. 5 aylık askerliğimin 4 ayı kar altında geçti. Askere gittiğimiz ilk gün -belki de hoş geldiniz beyler demenin en güzel yanıydı bilemiyorum- kar kürekleri ile nizamiye girişini küretmeye çıkardılar. Bir yandan biz kürüyoruz, bir yandan yüce mevlam yağdırıyor. Eğer o zamanlar Hasan Ali Toptaş’ın Gölgeziler kitabını okumuş olsaydım eminim “Kaaarr Neden Yağaarr” diye bağırırdım :) Ve o gün anlamıştım askere geldiğimi :) Bu durum aralıklarla da olsa devam etti ve eminim hala devam ediyor. Bu da böyle bir anımdı :) Tutulan nöbetler sırasında askerin aklından geçenleri düşünceleri de okura yansıtılmış. Ve o nöbet askerin bir hayalle karşılaşmasıyla çok farklı bir boyuta geçiyor konu. Belki de o hayal değil çaresiz bir askerin iç sesiydi… Sanırım yazarı okumaya devam edeceğim ama yazarı ilk defa okuyacaklar, başlangıç için bu kitap pek uygun olmasa gerek diye düşünüyorum.
Ziyan
ZiyanHakan Günday · Doğan Kitap · 20195,1bin okunma
··
77 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Askere gittiğim ilk gün beni de kar karşılamıştı. Bir an o günlere gidiverdim :) Ayrıca askerliğin tek cümleyle özeti niteliğindeydi şu cümleniz: "Bir yandan biz kürüyoruz, bir yandan yüce mevlam yağdırıyor." İşte askerliğin esas meselesi ve çelişkisi bu. Kar yağarken kar küremek... Asla bitmeyecek bir işi bitirmeye çalışmak :) Elinize sağlık, çok hoş bir inceleme olmuş.
Selman Ç. okurunun profil resmi
8 yıl oldu Semih hala dün gibi aklımda. Ne bere var ne eldiven var. Sadece kamuflajları almışız onlarda Allah'a emanet, ya geniş ya büyük falan :) Kısa dönemiz ya poşet hadi beyler çıkın da askere geldiğinizi anlayın dediler o gün anladım zaten :) Ankara'ya da sağlam kar yağardı 337 Ksd. Aralık dönemi.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.