Uyarı: Din ve tanrı konusunda hassas olanlar incelememi okumayı şimdiden bırakabilir.
Marquis De Sade'ın tanrı, cehennem, cennet gibi ütopik, kutsal kitaplarda bolca sözü edilen kavramlarla maytap geçtiği muhteşem kitaptır kendileri. Sade bu kitabı özel olarak yazmamış, diğer kitaplarındaki tanrıyla ilgili bölümler derlenerek bu hale getirilmiştir. Kitabın üslubu rahatsız edici ve sert. Sonra uyarmadı demeyin. Hiçbir sansür gerektirmeden yazar aklından ne geçiyorsa yazmış.
Eh, nedir peki bu tanrı? İnsanın zavallılığının bir göstergesi, sığınacak bir liman mı? Hayatını anlamlandırmaya çalışan acizlerin son durağı mı? Kibrin evrilebildiği nokta mı? Yoksa cehaletten doğan öylesine bir cevap mı? Bilemiyorum. Belki de hepsi. Farklı toplumların kabul ettiği insanoğlunun ortak aptallığı, diye buyuruyor Sade. Bilinmezi başka bir bilinmezle açıklamayı bir cevap sayanların ortak noktası. "Bunlar kendi kendine mii oluştu aklınız yok mu?" diye hönkürürken "Tanrı kendi kendine mi oluştu?" sorusunu soramayanların veya da. Hiçbir kanıtı olmadığı halde dünya üzerinde milyonlarca can alan, milyonlarca beyni uyuşturan kocaman hayali bir katil. Devletlerin halk üzerinde egemen olmak için kullandığı, halkı en çok sömüren bir hırsız. Sefalet içinde yaşayan insanları en kolay mutlu etmenin yolu, bu sayede haklarını aramamalarını sağlayan muhteşem bir panzehir!
Nedir tanrı? İnanmak için hiçbir sebep bulamadığım, zaman zaman bilimin en büyük düşmanı, zaman zaman insanlar arasındaki ayrışmaya en büyük sebebiyet veren ak sakallı bir dede. Dokunmanın, hakkında konuşmanın en büyük tabu olduğu, insan canından bile kutsal kabul edilen görünmez bir hayalet. Birkaç bin yıl önce mağaralarda birileriyle konuştuğu söylenen fakat gerçekte kimsenin hakkında bir şey bilmediği.
Söylenenin aksine insan ateist doğar, bütün bu olgular ona daha sonradan zorla kabul ettirilir. Zaten bütün bu insanlar öğretilerine sonsuz bir güven içinde olsaydı, din ve tanrı denilen olgu 4-5 yaşlarında akledemeyen bir çocuğa dayatılmak yerine, 15 16 yaşlarında düşünebilen yarı çocuğa kavratılsaydı nüfusun büyük çoğunluğu bütün bunları zaten saçma bulurdu. Böylelikle tartışmalara "tanrının var olması kabulüyle" başlayacak kadar boş özgüven sahibi de olmazlardı. İspat yükümlülüğünün kendilerinde olduğunu baştan kabul ederlerdi.
Tanrı nedir? Küçükken, ufak bir çocukken televizyonda gördüğüm hayali kahramanların varlığına inanır, onlarla konuşurdum. İşte tanrı da yetişkin bir insanın çocukluktan devam eden tek hayali kahramanıdır.