Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

123 syf.
7/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
İsmail Saymaz gibi ben de hem Rizeli hem Erzurumluyum, ama benim erzurumluluğum yirmi sene öncesi askerliğimden. O günden beri arada Erzurum resimlerine bakar dururum... karlar altında ışıltılı bir eski şehir. Erzurum en soğuk hâliyle bile güzeldi o zamanlar. Oralara gidenlere denk gelirsem de caddeleri, sokakları sorarım: o kitapçı hâlâ orda mı, üniversiteye inen yolda erzurum ovası yine öyle güzel görünüyor? Peki ya Cumhuriyet caddesi? İlk çarşı iznimizde karşıma çıkan kitapçıdan aldığım kitap, Cortazar'ın Lucas Diye Biri adlı kitabı, nasıl olmuştu da o kırtasiyecide, hadi hüsnü niyetle söylesek kitapçıda karşıma çıkmıştı? Mustafa'yla çıkmıştık o gün çarşıya. Gerçekten öyle miydi, hani şehitliğin yanından karskapı boyunca yürümüş de arada denk geldiğimiz yaşlı amcalara cumhuriyet caddesini sormuştuk? Belki de yirmi sene sonra zihnim hatıraları hatırlamak istediği gibi sıralıyor, onları kendi arzusunca süslüyor...ne olursa olsun, o zamanlar ismail saymaz da oralardaydı, benim anladığım bu. Kitabının ilk bölümünde merakla, heyecanlanarak okuduğum hayat hikâyesi ikinci bölümde bavul dergisi ve benzerlerinin artık rutin kolay edebiyat tadına yer bıraktı, ancak bazı incelemelerde bazen benim de yaptığım birşey bu. Çok da kuvvetli olamayan bir kalemle, kuvvetli olması için gayret gösterilmemiş bir kalemle hayatını anlat, duygularını ifade et. İsmail Saymaz'ın iki bölümlük kitabının ikinci bölümü bu tür kolay hikâyelerle dolu, çok tanıdık, bildik, çok okunagelmiş, alışılmış hikâyeler bunlar. İlk kısımsa yazarın hayatındaki değişimleri, büyüme dönemlerini küçük küçük resimlerle önümüze serdiği için çok daha samimi bir hava yaratıyor ve etkiliyor, en azından beni etkiledi, bunu söyleyebilirim. İsmail Saymaz ülkücülükten solcuğa geçerken yaşadığı tökezlemeleri samimiyetle anlatıyor. Bunları da onları da severek hatırlıyor ama. İnsanın hayatına, geçmişine böyle bakabilmesi çok güzel. Saymaz kitabın ikinci bölümüne dek bu samimiyeti sürdürüyor, ikinci bölümde ise karşımıza edebiyat peşinde bir yazar olarak çıkıyor. Böylece belki tema olarak olmasa da ses olarak İsmail Saymaz'ı kaybediyoruz. Bu durum bence eserin tadını kaçırıyor. Yine de dine yönelişi, arayışları, kaybedişleri ve yeni yollara yürüyüşleri ile İsmail Saymaz'ı sevdiğimi, bir nebze de olsa onu anladığımı düşündüm, ben de yollara çıkıp o yollarda yaya kalıp başka yollara saptığım için belki de. Hatıralarımızı hatırlama biçimimiz herşeye başka renkler veriyor olabilir, zafer'in geçen gün yazdığı edebiyat yazılarında söylediği gibi edebiyata ait bir zaman ve gerçeklik hissiyle gerçeği başka şekilde yansıtıyoruz belki de. Ya da gerçekler artık hatıra oldukları için güzel görünüyorlar gözümüze. Kimbilir, yaşanırken öyle değildiler belki de. Ölmeden önce Erzurum'a muhakkak gitmek istiyorum. Rize'yi de İstanbul gibi pek sevmiyorum. Hiç bir zaman İstanbul'da yaşadığımı düşünmedim, boğazı ya da tarihi semtleri bana hiç çekici gelmediler. Geldilerse de geçici sevgilerdi. Denize sevgim asla çok olmamıştır. Ankara'da okurken orayı seven tek istanbullu galiba bendim. Ancak Erzurum'u ilk andan itibaren sevmişimdir. Ovalar, bozkırlar, dağlar ve soğuk, bulutlu havalar, fırtınalar beni hep çekmiştir. Askerken içtimada palandöken'e karda tipide bakardık ve beni oraya göndermekten son anda vazgeçen bölük komutanına hep sormak isterdim, neden, diye. En çok sabahları subayları almaya gitmeyi severdim çünkü sadece o zaman üniversite yolundan aşağı inerdik ve sadece o zaman Erzurum ovasını görebilirdim. Belki bir hatıranın silueti cumhuriyet caddesinde dolaşıyor olabilir ara sıra, hemşin'e girip çay içiyor, kahvelerde okeye dönüyor olabilir, ya da bir lokantada sessizce yemek yiyordur kendi kendine. PTT önünde telefon sırası beklenen bir zaman kalmamış olabilir, ama hatırası oralarda salınıyor, kaybolmamak için tutunuyor olabilir. Ama bunların hepsi geçmiş zamandaydı.O zaman 26 yaşındaydım. Kitabı hızla okudum, ilk kısmı oldukça beğendim ve sevdim. İkinci kısım ise ilgimin söndüğü, yer yer atlayarak okuduğum bir bölüm oldu. İsmail Saymaz'ı sevenler için güzel bir çalışma olabilir. Benim için de bir özleme, hatırlama vesilesi oldu. Rize'yi düşündürdü bana ve yazacak çok şey de olabilir, ama bunu yapmaya hâlim yok şu an. herkese iyi okumalar.
Çay Güzeli
Çay Güzeliİsmail Saymaz · İletişim Yayıncılık · 2017425 okunma
··
112 görüntüleme
Yamtar okurunun profil resmi
Bende senin gibi bir bağlantıyla sonradan Erzurum'lu olanlardanım hocam ( evlendim :) ). Her sene gitttiğim şehirde Ağustos ayında bile mont giyenleri görmek artık garip gelmiyor. Çay içtiğim yerlerde aşırı ince belli bardakla gelmesi bazen içmeyi bile zorlaştırıyor, yanında limon gelmesi ayrı bir güzellik. Hiç kış aylarında hiç gitmesemde Birgün mutlaka yoğun kar zamanında oraya gideceğim. Güzel bir şehir, özellikle Palandökende kar olduğunda manzarası ve havası daha güzel oluyor. Birgün oraları beraber gezmek ümidiyle.
Cem okurunun profil resmi
İnşallah Yasin. Yazları da ılık havasıyla ne güzeldir Erzurum. İnşallah çok değişmemiştir. Ben Nisan soğuğunda gittim ve parmaklarım yarılmıştı soğuktan. Kulağımda parmaklarımda Erzurum izleri yaraları var.. Uzun uzun anlatmak isterim, bir Erzurum kitabı okumak lazım.. Seninle böyle bir bağımız olması da sevindirdi beni :))
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Oblomov okurunun profil resmi
Erzurum deyince benimde aklıma insanda sanki sonu yokmuş gibi bir his uyandıran karla kaplı bir ovada gittiğim yollar, içtiğim enfes çorbalar ve ıssız soğuk bir kasabada sıcak insanlarla içtiğim çaylar geliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.