Cengiz Aytmatov'un en bilinen, en beğenilen kitabıdır sanırım Gün Olur Asra Bedel... Ayrıca tüm zamanların en güzel kitap isimlerinden birine sahiptir. Sadece adı bile bir kitap özetidir aslında...
Cengiz Aytmatov'un en sevdiğim özelliği hayatı olabildiğince minimalize edip küçücük bir dairenin içinden devasa hayatlar çıkartabilme kabiliyetidir. Okuduğum iki kitabında da aynı tarzı, olağanüstü kurgularla sunmayı başarmış... Bu aslında bir yazarın kendi duvarlarını aşmasıdır. Yazar, elindeki sınırsız imkanı kendi elleriyle daraltıp, o küçücük düşsel patikadan okyanusun yolunu bulmayı başarıyor. Elindeki malzemeleri olabildiğince azaltıp, o malzemelerle herkesin hayran kalacağı bir yemek hazırlamak gibi...
Dünyasını küçültüp dünyaya meydan okumak, zamanı daraltıp asra bedel bir günün hikayesini yazmak ancak Aytmatov gibi bir yazarın altından kalkabileceği nitelikte bir iş...
İkinci hayran olduğum tarafı ise, küçük hayatların, sadece sahip oldukları ile dünyanın en mutlu hayatlarına dönüşebildiğini okuru tatmin edecek şekilde açıkça gösterebilmesidir. Aytmatov o insanları anlattıkça siz ister istemez kendi dünyanıza döner, kendi hayatınızı sorgularsınız. Sizi sınırsız olanaklara rağmen mutsuz eden şey ile onların mutluluğunu karşılaştırır, nedenleri ve sonuçları düşünürsünüz... Hatta belki dünyaya yüklediğiniz anlam bile değişebilir...
Aytmatov hayranlığımın bir başka nedeni ise, dünyanın unuttuğu, kimsenin haberinin dahi olmadığı, hayatın en uzak ucundaki silik bir köyün hemen yanı başına evrenler arası seyahat edebilen insanların olduğu bir uzay üssünü inşa edebilecek kadar sınırsız bir hayal gücüne sahip olmasıdır.
Eğer günün birinde kendinize bir iyilik yapmak isterseniz, ilk adımı bu kitabı okumaya başlayarak atabilirsiniz... Herkese keyifli okumalar...